Ana içeriğe atla

BİR SATICININ GİZLİ GÜNLÜĞÜ BULUNDU!

Sevgili Günlük;

"Off yaa bugün gene bir sürü müşteri yüzüme telefon kapattı. Beni adam/kadın yerine bile koymuyorlar. Telefonda birşey satmak, hatta randevu bile almak ne kadar zormuş bee!"

" Nuh diyor kadın, yahu peygamber demiyor. 6'ıncı ziyaret oldu. Gene hayır diyor. Sanki oses yarışmasındayız ağzına tüküreyim. Sürekli müşteriler X'ya basıyorlar. Tamam, biliyorum belki beni değil sattığım ürünü belki şirketimi reddiyor ama gel sen sürekli reddedil bakalım ne demek istediğimi o zaman daha iyi anlarsın. Ciğeri beş para etmezlerle yeri gelip muhattap oluyoruz ve eyvallah diyoruz ya ben ona yanarım ah ulan ahhh!"

" Çat kapıcılık zor zanaat be bilader. Hunterlık da bir yere kadar. Kapıdan kovuyorlar, bacadan giriyorsun. Bazen oradan da hani kovuyorlar desem yeridir. Her gün yeniden, hem de dirhem tanımadığın bambaşka 1o'larca insanın kapısını tıklatıp seni içeri alsın diye adeta yalvarıyor, binbir takla atıyorsun. Kolay mı sence?"

" Doktor diyor miden rahatsız. Stresten uzak dur. Haa, tabi tabi. Kolaydı ağzına s...m. Gelsin de kendi dursun. Bu satış baskısına, sürekli bağırıp çağıran müşterilere, bu kalın hedeflere, sürekli başında tabiri caizse zebani gibi elinde kırbaçla bekleyen müdürüne, sektördeki vahşi hatta bazen bel altı rekabete, şirketindeki satıcılar arasındaki kıran kırana ve çoğu zaman yüze gülüp arkadan parmak atanlarla yarışa rağmen stres olmamak mümkün mü yaa günlük, sen söyle kızım?"

" Ya bu müdür resmen kafayı yemiş. 100 dedi sattım. Yetmedi sonraki çeyrek 120 dedi onu da verdim. 150 dedi attım önüne sözleşmeleri. Yok yahu doymak bilmiyor. Şimdi de tutturmuş bu zaten işin senin. Bak elalem 200 yapıyor. Sen 220 yap da o zaman eh işte olmaya başladı diyeyim diyor. Şeytan diyor toplantının orta yerinde çek orta parmağı, çık ulan sen yap yiyorsa demek de hadi neyse kovulmayalım işte paraya ihtiyaç var."

" Bu ne yaa 40 derece hava. ... gibi yanıyor..  Ceket kravatla dolaş, resmen kı...dan ter damlıyor. Ohh ne güzel millet işimde serin serin ofiste takılıyor. Biz burada deli dana gibi dolaşalım."

" G..üm dondu. Valla burnumdaki sü..k bile dondu. Bubu nenene sooğğuk yaayaa!! Şu pazarlamadaki kız bir de azarlıyor toplantıya neden geç kalmışım da bilmem ne. O tabi bütün gün sıcacık ofiste, kolaydı bekara karı boşamak."

" Elalem servisle oss..ra oss..ra uyuyup işe gidiyor, 8-5 ya da 9-6 çalışıyor ne güzel. Gel bir de bana sor. Her sabah 2 akşam 2 saat İstanbul trafiği 5 saatte gün içinde. 9 saat dur kalk dur kalk. Hem de manyak gibi insanlarla ve her gün. Taksi şoföründen farkımız kalmadı bro. Ne mesai var, ne bir şey. Eve geldiğin saat belli değil. Bir gecenin yarısı arayıp sanki özel servisinmiş gibi birşey isteyip arayan şu müşterilere kıl oluyorum kıl...İçimden saydırıyorum, anladın sen onu."

" Diyorlar ki ne güzel geziyormuşum. Seyahatli bir iş gibisi varmıymış. Sen 3 sene her hafta 3-4 gün evden dışarıda ol, nerede uyandığını bileme hatta psikolojin bozulsun, uyku düzenin p..ç olsun, sabah daha kargo b..kunu yemeden 5 te uçağa bin, gece 2 de otele gel ertesi sabah yine 6 da yola çık, 6 saat araç kullan pantalon adeta k..ç.n.n arasına girsin, sevdiklerinden uzak ol evde eşin çocuğun yolunu gözlesin, yorgunluktan elin ayağın tutmasın, düzenli hayatın olmasın, sağlığın bozulsun ondan sonra karar ver sürekli seyahatta olmak mı iyiymiş, ofiste olmak mı? Söylesene günlük!"

" Günde elli tane müşteri ara, 8 saat telefonda konuş haftanın 6 günü insanda sonra sabır kalsın. Kalmaz tabi. Bir de sanki karşısında insan yok gibi robotla konuşuyormuş gibi bağırıp çağırmıyorlar mı, küfür etmiyorlar mı işte o zaman elime balyoz alıp tüm ofisi kırıp dökmek, kendimi benzin döküp yakmak istiyorum. Söyle günlük, sen olsan ne yaparsın?

" Tezgahları sürekli diziyorum, özenle katlıyorum. Babasının malı gibi gelip 50 tane kazağı açıp bakıyor bir de almayıp gidiyorlar. Sonra da neden güleryüzlü olmuyorsun diyorlar. Dua etsinler küfürü basmıyorum. Bir de 12 saat ayakta bahçe kazığı gibi dikilmişim zaten, ayaklarıma kara sular indi. Ama yaa olmaz ki yarın yine aynı dert."

" Portföy yönetmek başka bir şeye benzemezmiş acıta acıta öğrendim. Müşteri rakibe gitti mi sanki içinden bir parça kopuyor. İster istemez müşterileri sahipleniyorsun. Bir de sen ne kadar satış yaparsan yap şerefsiz müşteri haber vermeden onca emeğime rağmen bir gitti mi hedef medef hak getire, tutmuyor. Hem müşteri memnun et, hem satış yap, hem elde tut. Biz de insanız iki kolumuz, bir ağzımız var. Yerime klonlayabileceğim bir kopyam olsa ne güzel olurdu."

" Hiçbir şey yetmezmiş gibi bir de şimdi robotlar, yapak zeka denen illet çıktı başımıza. Ya robotlar yerimizi alırsa biz taş mı kemireceğiz yahu?"

" Geliyor uğraştırıyor, pazarlık yapıyor deniyor. Sonra gidip internetten en ucuzunu tek tuşla satın alıyor. Almayacaksan niye uğraştırıyorsun........ Hedefi nasıl tutacağım ben ....."

" Gel bir de bana sor. Satış ekibi yönetmek başka müdürlüğe benzemez. Egoları görece fazla olan tonlarca adamı/kadını bir arada tut. Motivasyonu düşer, git psikologluk yap. Çocuk gibi aman kaytarıyor mu, fraud yapar mı diye arkasını topla. İnsan kontrol manyağı olur be. Hedef tutmadı mı da patronla, üst yönetimle sanki onlar karşı karşıya geliyor. Verimsiz olanı, verimsiz de olsa işten çıkarma kararı al. Yeni aday bul. Adam eksik olsun bir de hedef düşmesin. Sanki müdür olarak ben çıkıp satacağım. Onların bir kere midesi ağrıyor ben bilmem kaç adamın ağrısını midemde hissediyorum. Tey teyy nereden bilecekler ki. Sanırlar müdürün tuzu kuru!"

" Satışta en tepede olmak ne zormuş be! Geçen  sene yeni bir iş koluna girdik. Fiyat rekabeti ile pazarın kaymağını alma stratejisi belirleyelim dedik. Verdik indirimi, verdik indirimi, pazara giriş engeli de koyacak bir hamle yapmadık şirketçe. Kolay taklit edilebilir de bir ürün dü ki Pazarlamaya yeterince geri bildirim de belki de veremedik. Ölçek ekonomisi olan rakip de girdi mi pazara, hem pazar payının çoğunu aldılar, hem de biz karsız hale geldik. ArGe de yeterli inavosyon yatırımı yapmamış. Büyüme hedefinde ciddi sapma var. Şimdi 2019'da ne b.. yiyeceğiz ve icrada yıllık business review'da ne sunacağım? Kesin kovulurum. İyisi mi iş bakayım. Tabi devrik lidere kim iş verir bir de buradan yak."

İşte. O çok merak ettiğiniz satıcıların, satış müdürlerinin, hatta satış tepe yöneticilerinin gizli günlüklerinden çoğu muhtemel mizansen replikleri okudunuz. Nasılmış? Dışarıdan göründüğü gibimiymiş? O canti takımlar, döpiyesler içinde bazen, telefonda adeta bir tiyatro sanatçısı gibi büyülü bir sesle konuşan, o güler yüzlü sanki dışarıdan ohh onlardan rahatı yok dedirten satıcılar içinde neler yaşıyormuş? Kolay bir işmiymiş?

Evet, peki bunları niye mi anlattık?

Hey sen! " Başka iş yok, en iyisi satıcı olayım" diyen arkadaş! Hala satıcı olmayı düşünüyor musun? Satıcılık her öyle yeni mezun bir yeni yetmeye ya da çelik gibi sinirleri ve mangal gibi yüreği olmayan birilerine bırakılmayacak kadar basit bir iş miymiş? Gerçekten yüreğin varsa defalarca deneyerek, okuyarak, çalışarak, ter dökerek, kendini geliştirerek kısacası zorlanarak tırnaklarınla bu işi hakedebileceğini anlayabildin mi?

Peki " Bak bu aday iyi okuldan mezun olmuş, eli ayağı da düzgün, ağzı laf yapıyor tamam bunu hemen satıcı yapalım" diyen İK cı, müdür ya da patron. Hala satıcı seçmenin ve işe almanın o kadar kolay mı olduğunu düşünüyorsunuz? Hadi kolay olmadığına inandınız da peki satıcı olmamış birinin en azından yukarıdaki gibi satıcıların bilinçaltını ve gerçek hissiyatlarını öğrenip iyi anlamadan satıcı seçebileceğine inanıyor musun?

Sen, sen satış müdürü vatan evladı. Belki daha önce hiç sahanın tozunu yutmadın ve Cv'in kabarık diye belki tepeden hasbel kader satışa müdür, direktör bilmem ne oldun. Hadi oldun gözümüz yok şimdi satış ekibine hedef verir ve hesap sorarken bundan sonra en azından biraz daha onların yerine kendini koyabilecek misin? Eğer daha az gece kulakların çınlasın istiyorsan?;)

Satıcı kardeş. Ya sen müdürünü artık biraz daha iyi anlayabilecek misin? Hiçbir şeyin dışarıdan göründüğü gibi olmayacağını, buz dağının altını da görmek gerektiğini biraz olsun farkedebildin mi ha brocum, kuzum? Bundan sonra daha fazla empati kurup, sadece bireysel hedefleri değil, takım hedeflerini düşünüp takımı ayağa kaldırmak için takım oyunu oynayabilecek misin? Yöneticini daha iyi anlayabilecek misin?

"Satışta benim neyim eksik o kadını/adamı da en tepeye koymuşlar!" demek yerine yukarıda rüzgarın ne kadar sert estiğini, strateji bilmemenin ya da iyi oyun kuramamanın, satış hariç, inavosyon, pazarlama, finans yetisi olmayan ya da burada yeterince kendini geliştirmeyen birinin tepeye çıksa da kolay düşebileceğini biraz olsun anladın mı? Yani pozisyon arttıkça, risk, sorumluluk, stres, karar verme becerisinin artacağını anlayabildin mi? Hala gözün kesiyor mu oraları?

Satıcı olmayıp da dışarıdan satıcılar adına ahkam kesen dış kapının mandalı arkadaşım. Sen de bundan sonra o çeneni birazcık kapamayı sanırım öğrenmişsindir? Her işin kendine göre zorluğu vardır, emek verilen ve etik yoldan yapılan her iş kutsaldır, kolay olan iş yoktur ve satışın da kendine göre dinamikleri vardır belki farketmişsindir?

Yani laf olsun torba dolsun diye bunları anlatmadık. Geleceğin satıcı ve satış müdürü, lideri adaylarına, satıcı işe alan ve alacaklara, bu işe yeni başlamış ve henüz gerçek dünyayı keşfedememiş olanlara ve bilmeden bu meslek ile ilgili konuşanlara yol yakınken ufacık belki bir fezy olur mu diye düşündük. Yani herkes yüreğinin olduğu şeyi yapsın, kendini kimse bulunmaz hint kumaşı sanmayıp sürekli öz farkındalığına varıp kendini beceri ve bilgi anlamında geliştirsin , doğru kişilere doğru sorumluluklar verilsin ki iş hayatındaki verimlilik artsın. Daha fazla ülkeye, müşterilere, etrafa fayda üretilsin. Meslek de daha iyi yerlere gelsin fena mı olur?

Anlayana, üstüne almak isteyene...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

11 satın almacı + 1 satıcı = (12 KIZGIN ADAM*)

Peşin peşin söyleyelim: Başlığın sonundaki * 12 Kızgın Adam 'ın milli basketbol takımımız " 12 Dev Adam"la uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bu defa başlığın tamamını, ya da en azından eşittirden sonraki  "12 kızgın adam" kısmını işkembe-i kübradan ben de uydurmadım...;) Peki nedir öyleyse? 1957 yapımlı, başarılı aktör "Henry Fonda" 'nın başrol oynadığı, "12 Angry Man" filminin Türkçe adıdır. Dünyaca kabul gören, hemen hepimizin zaman zaman kullandığı sinema tanıtım/eleştiri forumlarından biri olan Imdb'de 10 üzerinden 9 puan almayı başaran ve "Shindler'in Listesi, Pulp Fiction (Ucuz Roman)" gibi efsane filmler arasında gösterilen bence başucu sinema eserlerinden biridir. Yapım yılından tahmin edeceğiniz üzere siyah beyaz çekim. Yaklaşık 1:20 dk civarında. Üstelik tamamen 1 odada geçip 12 insanın birbiri ile konuşmalarından ibaret ve görece çok sıkıcı olarak düşünülebilecek bir senaryosu olmasına rağmen en iyiler

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N

Bir çalışanınızı, ekip üyenizi veya varsa sizden alt kademe yöneticilerinizi demotive etmek mi istiyorsunuz?  Yetmedi mi? Ayrıca verimsizleştirmek ve sonunda hatta kaybetmek mi istiyorsunuz? Çok kolay! Hiiiç zorlanmaya, uzaklarda aramaya, kafa patlatmanıza gerek yok. Gelin ben size bedavaya anlatayım efenim. Lütfen bana 2dk. verin, okuyunuz. Yazıdan sonra da "yok ben demotive edemedim, sen de ne boş beleş adammışsın arkadaş!" diyen varsa "paranızı geri iade ediyorum. "demek isterdim istemesine; de biz yazıları kamu hizmeti olarak yazıyoruz, kusura kalmayınız. "Neyse geyiği bırak sadede gel diyorsunuz" duyar gibiyim, haklısınız. Ee, buyrunuz efendim... Bir kere işin başı en ağır eleştirilerinizi ekip arkadaşlarının yanında yapın. Hiç çekinmeyin, verin odunu. Fırçalayın gitsin...Ohhh misss... Hatta karşınızdakinin koca koca insanlar olduğunu unutup, ağzınızdan adeta tükürükler saçarak sık sık ota çöpe bağırabilmeniz de gerekir. Ohh, bir güzel rahat

DÜNYADA ORTAK DİL SİZCE HANGİSİDİR?

Hiç yabancı dilini bilmediğiniz ve ortak bir dil de konuşamadığınız bir ülkede çat pat da olsa bakkalı/marketi vs'si ile anlaşabildiğiniz ve yine de derdinizi anlatıp aç kalmadığınız durumlar oldu mu? Veya sevgilinizle romantik bir ortamda birbirinize bakarken adeta şiirlerdeki gibi sen sus da gözlerin konuşsun tadında bir kelime dahi etmeden bir sürü duyguyu anlattığınız ve saatlerce konuşmadan durup da milyon tane şey konuşmuş kadar olduğunuz durumlar? Ya da olumsuzunu düşünelim. Hayatımızda sözleri ile bize birşeyler söyleyip de yahu göz göre yalan söylüyor, adeta yalancılığı üstünden akıyor diye yorumladığımız kişilerle hiç mi karşılaşmadık? Bunların en az 1 tanesi herkesin hemen başına gelmiş ve hatta sürekli de gelebiliyordur. Çünkü kolaylıkla söyleyebiliriz ki iletişimde bedenimiz de konuşuyor. Uzmanların araştırmaları ve beden dilinin iletişimdeki etki gücüne baktığımızda da sözlerin etkisi ortalama %7 iken, beden dilinde ise %55 civarı bir etki gücü var. Muaz