Ana içeriğe atla

SATIŞ SENFONİ ORKESTRASI

Eminim herkes canlı olmasa da en azından televizyonda klasik müzik konseri izleme fırsatı bulmuştur veya zap yaparken şöyle bir denk gelmiştir. 30 yaşın üstündekiler hele tek kanallı TRT günlerinde birçok Pazar Günü mutlaka sevse de sevmese de bol bol dinlemek durumunda kalmıştır;) Gelin bir hatırlayalım. Nasıl bir ortam var? Onlarca müzisyen, onlarca birbirinden çok farklı altyapıda müzik aleti var ama siz dinlerken sanki tek bir alet çalıyor gibi mükemmel bir ahenk içinde dinlersiniz, değil mi?

Peki hiç düşündünüz mü o kadar kalabalık içinde bir çellist en uçtaki bir obua çalan arkadaşını görebiliyor mu ya da onunla aynı anda nasıl hareket edebiliyor? Aslında hiçbiri birbirine bakmıyor. Zaten istese de bakamazlar ya;) Onların hepsi tek bir noktaya ŞEF'e bakıyor ki işin sırrı burada. Yani aslında bazı! klasik müzik sevmeyenlerin adeta bekara karı boşamak misali hemen yaftayı yapıştırdığı gibi sadece elindeki çubuğu sallayan deli gibi hareketler yapan biri değildir. Bütün koordinasyonu o sağlar ki yoksa icraat müzikten başka her şeye benzer. Şef, birbirinden farklı grupları tek potadan eritir. Grup üyelerinin oturuş düzeni ile başlar. Sonra çok dikkatlidir. İyi analizcidir. İyi bir dinleyicidir. Beden dilini inanılmaz derecede iyi ve çok kullanır vs. vs.

Şimdi bir de satış ortamını hayal edin. Örneğin kurumsal bir satışta her zaman tek kontakla mı tüm işi halledersiniz? Sattığınız ürüne göre finans, satın alma, satış, pazarlama, bilgi işlem vb birçok bölüm ve kişi ile görüşürsünüz ki iyi bir koordinasyon sağlamaz ve tüm onlar arasında ortak bir fayda ve ortak bir dil yaratmazsanız aylar da geçse bir arpa boyu yol alamazsınız. Ya da bireysel bir satışta mobilya satıyorsunuz ve erkek alır gibi görünse de arka planda çocuklar ve hanım hatta ve hatta komşuların kararı etkilmediğini mi düşünüyorsunuz? Sakın yanılmayın daha kaynana, arkadaşlar da var var oğlu var...Ayrıca iyi bir satış için müşteriyi çok iyi dinlemek ve müşteriyi daha çok konuşturmak, ihtiyacı doğru analiz edip ona göre doğru faydayı ve ürünü sunup ikna sürecini kolaylaştırmak, satış taktiği olarak beden dilini iyi kullanmak ve tabii ki karşındakinin beden dilini de iyi okumak gerekmez mi?

O halde satış olayını orkestraya ve satışçıyı da bir orkestra şefine benzetsek hata yapmış olmayız sanıyorum? O zaman bol bol klasik müzik konseri ya da orkestra izleyip iyi gözlemleyip bunu da iş hayatına iyi uyarlayan, bir müzik aleti çalıp hele bir de orkestrada amatör de olsa müzik yapan bir satışçı çok daha başarılı olur diyebiliriz. Müzik aleti veya grupta çalma imkanı olmasa da en azından takım sporlarını layıkıyla yapmaya çalışıp oradan da feyz almak da olabilir. Yeter ki sadece ayaklarımız gitmesin;) Hayatta heryerde, herkesten öğrenecek çok şey var, algımız açık olsun. Özellikle orkestra şeflerinden...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N

Bir çalışanınızı, ekip üyenizi veya varsa sizden alt kademe yöneticilerinizi demotive etmek mi istiyorsunuz?  Yetmedi mi? Ayrıca verimsizleştirmek ve sonunda hatta kaybetmek mi istiyorsunuz? Çok kolay! Hiiiç zorlanmaya, uzaklarda aramaya, kafa patlatmanıza gerek yok. Gelin ben size bedavaya anlatayım efenim. Lütfen bana 2dk. verin, okuyunuz. Yazıdan sonra da "yok ben demotive edemedim, sen de ne boş beleş adammışsın arkadaş!" diyen varsa "paranızı geri iade ediyorum. "demek isterdim istemesine; de biz yazıları kamu hizmeti olarak yazıyoruz, kusura kalmayınız. "Neyse geyiği bırak sadede gel diyorsunuz" duyar gibiyim, haklısınız. Ee, buyrunuz efendim... Bir kere işin başı en ağır eleştirilerinizi ekip arkadaşlarının yanında yapın. Hiç çekinmeyin, verin odunu. Fırçalayın gitsin...Ohhh misss... Hatta karşınızdakinin koca koca insanlar olduğunu unutup, ağzınızdan adeta tükürükler saçarak sık sık ota çöpe bağırabilmeniz de gerekir. Ohh, bir güzel rahat...

3 KURUŞA 5 KÖFTE OLUR mu?

" Bu araba beni kesmez, en kralını isterim. Vitesi otomatik olsun, ilk kullanan ben olayım yani yeni olsun işte. Rengi de lütfen beyaz olsun.Yakıt limiti de neymiş. Sınırsız olsun tamam mı? Araç takipli araç ta ne oluyor? Bana güvenmiyor musunuz? Hayatta kabul edemem!" " Telefon mu veriyorsunuz? Yetmez! Ben akıllı telefon isterim. Sınırsız internet, bol SMS, tabii ki limitsiz görüşme olması lazım. Sahi kuzum hangi marka/model cihaz veriyorsunuz? Cihaz da benim mi oluyor?" " Ne yani laptop verince birşey mi oluyor? Onu zaten vermek zorundasınız, siz tabletten haber verin?" " Ne zaman beni yönetici, müdür hatta genel müdür yaparsınız? 3 aydır çalışıyorum, e hadi? " Ssk, özel sağlık ferdi kaza, hayat sigortası, BES hepsi var ve başlangıçta yapılıyor değil mi? " Daha fazla yetki ve sorumluluk isterim, alabilecek miyim?" " Hafta sonu çalışma olmasın, mesai olmasın, olursa da ek ücret olsun velhasıl kelam aslında az iş ama ço...

11 satın almacı + 1 satıcı = (12 KIZGIN ADAM*)

Peşin peşin söyleyelim: Başlığın sonundaki * 12 Kızgın Adam 'ın milli basketbol takımımız " 12 Dev Adam"la uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bu defa başlığın tamamını, ya da en azından eşittirden sonraki  "12 kızgın adam" kısmını işkembe-i kübradan ben de uydurmadım...;) Peki nedir öyleyse? 1957 yapımlı, başarılı aktör "Henry Fonda" 'nın başrol oynadığı, "12 Angry Man" filminin Türkçe adıdır. Dünyaca kabul gören, hemen hepimizin zaman zaman kullandığı sinema tanıtım/eleştiri forumlarından biri olan Imdb'de 10 üzerinden 9 puan almayı başaran ve "Shindler'in Listesi, Pulp Fiction (Ucuz Roman)" gibi efsane filmler arasında gösterilen bence başucu sinema eserlerinden biridir. Yapım yılından tahmin edeceğiniz üzere siyah beyaz çekim. Yaklaşık 1:20 dk civarında. Üstelik tamamen 1 odada geçip 12 insanın birbiri ile konuşmalarından ibaret ve görece çok sıkıcı olarak düşünülebilecek bir senaryosu olmasına rağmen en iyiler...