Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YÖNETİCİLER İÇİN ORGANİK TAKTİKLER* :)

Doğada aslında bence hemen herşeyin kuralı var. O nedenle bilgiyi/deneyimi çok da uzakta aramaya gerek var mı diye hep düşünmüşümdür. Yoksa siz de mi? Hatta ekip yönetmenin de kurallarını doğada bulabiliriz desek sanırım yanılmış olmayız. Evet, evet doğru duydunuz: "Sırf doğaya bakıp feyz alsak ve iş hayatımıza uygulasak bile iyi bir yönetici olabiliriz" diyorum. "Yok artık" mı diyorsunuz? Hadi buyurun beraber bir bakalım, sonunda kim yanılıyor ondan sonra karar verelim isterseniz? Bazılarımız azıcık peşin hükümlü müyüz ne? ;) Hadi birkaç küçük deneyle başlayalım. Mesela herhangi bir yumurtayı bir elimize alıyoruz. Aldık mı? Şimdi biraz fazlaca tam ortasından tutarak sıkalım. Ahh tamam işte ne oldu? Ayy üstün başın mı battı? Yazıkk!:) Bir de taşı sıkmayı deneyelim bakalım ne olacak? Ne? Elin acıdı ama taş bana mısın demedi mi? :) Evinizde hiç çiçek, bikti baktın/beslediniz mi? Çoğumuz evet diyecektir. Eğer yapmadıysak bu defalık aynı çiçekten lütfen iki t

ÇAKICI SATICI SAVAR:)

"Çakıcı satıcı savar de ne yahu?" diyenleri duyar gibiyim. Yalan makinesi gibi bir makine mi icat edildi gibi aklınızda deli sorular mı oluştu? Durun 6 aylık mıyız yahu? Azıcık sabır lütfen! 1-2 dk sonra okuyunca hep beraber daha iyi anlayacağız.;) İster iş ister özel hayatımızda, ama kurum adına ama bireysel olarak, kah iş yeri ya da evimize gelen o tabiri caizse canti giyimli hatta çoğu zaman şeytan tüyü var dedirten cinsten satışçıdan, kah bir mağazadaki prezantabıl,ağzı iyi laf yapan azıcık da belki yapışkan tezgahtar/satışçıdan kah da telefonla bizi arayan o bazen büyüleyici sesli danışman arkadaştan hepimiz sürekli birşeyler satın almıyor muyuz? Herkes ama herkes hayatta bir şey satın alan taraf olmuyor mu? Oluyormuş. O zaman bu cepte dursun. Hani ilkokulda öğretilen hepimizin hatırlayacağı nar ile ilgili bir tekerleme vardı. "Pazardan aldım bir tane, eve geldim bin tane. Bilin bakalım bu nedir?" Peki gerçek dünyada bir şeyler satın aldıktan sonra eve/

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N (iki)

Hep merak etmişimdir: Demotivatörlük sadece yöneticiler, patronlar, müdürlere has bir meziyet mi? Ne yani, çalışan kesimi de bu çok özel beceriye sahip olamaz mı? Eğer olabiliyorsa bunun için ne yapması lazım? Herşeyin başında öncelikle müdür/ yönetici de bir insan diyenlere inat onun bir android (evreni ele geçirmesinden korkulup üzerine çokça film,roman hitaf edilmiş insansı robotlar:) olduğu gerçeğini iyi özümseyeceksin. Bunu kabullenmezsen, diğer şeylerin de pek önemi olmayabilir, bizden söylemesi. Hal böyleyken sorarım sana. Bir makinenin bir çalışan gibi insani duyguları, ihtiyaçları olabilir mi? Velev ki boyu benzedi diye işlevi de aynı mı olacak? :) Koca bir hayırrrr.!  O halde niye ekip için ya da senin için yaptığı iyi şeylerde ona teşekkür edesin, arada bir onu övesin ki? Bu zaten onun görevi değil mi? Üstelik pohpohlayınca ya o yumuşacık yerleri iyice bulutların üstüne çıkarsa? Öte yandan düşüyorsa da kendi kalksın, sanane?! Bir üstüyle, patronla ters düştüğünde, ba

SATIŞ MÜDÜRLERİ için 4 Farklı SATICI TİPİ ve Onları Yönetme Taktikleri

Gerek ekip yönetiminde, gerekse de özelinde satış ekibi yönetirken her satıcıya ve takım arkadaşımıza sizce aynı şekilde mi davranmak lazım? Siz de bazı durumlarda veya bazı tip satıcılara nasıl yaklaşacağınıza pek emin olamıyor musunuz? Gelin o zaman satıcı tiplerini ve karşılaştığımız satıcılarla ilgili senaryoları gruplamaya, ona göre de hep beraber nasıl yaklaşabileceğimize karar vermeye çalışalım, ne dersiniz? Deneyimlerle sabit kendi iş hayatımızda sıkça karşılaştığımız durumları ve ciddi faydasını gördüğümüz yaklaşım tarzlarını 4 grupta özetlemeye çalışacağız. Umarız ufacık da olsa kafanızda bir ışık yakabiliriz? Belki bazı yöneticilerin farklı yoğurt yiyişleri olabilir. Saygı duyarız. Bizden paylaşması. Hatta "ben herşeyin en iyisini bilirim, kırk yıllık yöneticiyim senden mi öğreneceğim" diyenler de belki çıkacaktır. Ne diyeyim, umuyorum rakamlarınız tutmaya devam eder de birgün yerinize daha iyi bir yöneticiyi patronunuz getirmez! Bize de ancak sizin için e

NASIL BİR SATIŞÇI SİZE BİR ŞEY SATABİLİR?

Ya da nasıl bir satışçıdan GÖZÜNÜZ KAPALI BİRŞEY SATIN ALIRSINIZ? Başarılı bir satışçı ya da satış yöneticisi olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Ya daha iyisi olmanız için fırsatlar varsa?  Yoksa mevcut satış başarınızdan memnun değil misiniz? Veya da bu işe yeni başladınız hatta yakında başlamayı düşünüyor da olabilir ve kara kara satış alanında deneyimsiz olduğunuzu düşünüyor ve ne yapacağınızı bilemiyor olabilir misiniz?   O halde size birkaç soru: Her şeyden önce hayatın her alanında kendinizin de sürekli birşeyler satın alan taraf olduğunu hiç düşündünüz mü? Peki gelişimin en kolay yolu olarak birşeyler satın alırken kendinizi şu açılardan gözlemliyor musunuz? "Bana nasıl yaklaşılırsa bir şey satın alıyorum? Neler yapılır ya da yapılmazsa ben birşey satın almaktan vazgeçiyorum? Bir satışçı ne yaparsa ben gözüm kapalı bir şey alırım? Nasıl bir satışçı bana birşeyler satabilir? İşte size yılların deneyimini işinize yansıtabilmek için güzel bir fırsat değil mi ama? Üst

ÖLMEDEN ÖNCE ÖĞRENİLMESİ? GEREKEN 5 FİLM:

Kimimiz için bir tutkudur film ve her fırsatta takip ederiz. Kimimiz de ara sıra izleriz lakin hiç film izlemeyen ve film izlemeyi sevmeyen herhalde yoktur? Peki hemen soralım filmi kulaklarımızla mı izliyoruz, yoksa gözlerimizle mi? 5+1 ses sistemi gibi tüm duyularıyla izleyen acaba var mı? Sadece gerilmek, üzülmek, gülmek, heyacan hatta eğlence için mi sinemaya gidiyoruz? Mesela öğrenmek, çıkarımda bulunmak, farkına varmak, verilen mesajları doğru almak veya hayatımızda ya da işimizde bir şeyleri değiştirmek için gideni hiç duydunuz mu? Film eleştirmenleri, mesleği bu olanlar ve az sayıda meraklısı haricinde pek yoktur diye düşünüyorum, yanlışsam lütfen düzeltir misiniz? Evet bir sinemacı değilim ama bana göre her filmin iyi ya da kötü, az ya da çok temel ve alt mesajları vardır. Hem görsel ve işitsel hafızamıza hitap ederken, bir yandan da eğlenip biraz da bu mesajları alıp üzerinden düşünürsek birçok film çok öğretici de olabiliyor. Yeter ki algılarımız açık olsun. Her yer

TATİL mi? BAYRAM mı?

Kim söyledi hatırlayamadım ama bir söz vardır. "Reklamın iyisi kötüsü olmaz."mış. Ben de bu sözden yola çıkarak diyorum ki "tatilin iyisi kötüsü de olmaz". Tatil yahu; insanı öyle bir dinlendirir ki beyin hücrelerini yenilerken ruhu da huzura erdirir,öyle değil mi? Negatif yükler bastığın toprağa, havaya, yaz tatili yaptıysan da suya gider ve kaybolur. Adeta üzerinden sanki 1 ton yük bir alınır ya da sinirleri alınmış löp et gibi olursun. İşte bir nevi hardiske format atmak gibi...;) Tatillerden sonra  nasıl da patlamaya hazır bir enerji bombası gibi işe döndüğünüzü lütfen bir anımsayın. Bu yüzden imkanlar dahilinde mutlaka tatil yapmak, her zaman yapmadığın şeyleri yapmak, beyni ve ruhu rutinden dışarı çıkarmak gerektiğine inanırım. Bu hem hayatın güzelliklerinin farkına varmak, hem de daha iyi iş performansı için bence kaçınılmazdır. Ha bir de herşeyi yerinde ve tam yapsak ne olur sanki? İşteyken sonuna kadar iş, ama tatildeyken de elzem olmadığı sürece iş dev

YILLANMIŞ ÇALIŞAN mısın, YENİ HASAT ÇALIŞAN mı?

Bazı şeylerin yıllandıkça değeri artar. Mesela sanat eserleri, mimari yapılar ne kadar eskiyse o kadar daha değerli oluyor. Mesela Aya Sofia, İshak Paşa Sarayı, Yere Batan Sarnıcı, hatta daha da eski Orhun Yazıtları'nın, Çatalhöyük'ün, Zeugma Tapınağı veya Efes Harabeleri'nin paha biçilmezliğini lütfen bir göz önüne getirin. Değer biçilebilir mi? Eminim yapıldığında da farklıydılar ama asıl günümüzde gerçek değerine ulaştılar. Keza zamanında çok değersiz ve sıradan bir eşya, tedavülden kalktığında ve üzerinden çok sular akıp zaman değiştiğinde antika olup değerli hale gelebiliyor. Örneğin acaba Hitit'lilere kullandığı ve sadece yemek pişirdiği basit toprak kapların günümüzde bir hazineden daha değerli hale geleceğini söyleseler ne diyeceğini sanırım hepimiz tahmin edebiliriz:) Lakin gel gelelim şimdiki değeri inanılmaz. Zamanında 10 kuruş bile etmeyen bazı plaklar şimdi 70-80 liralara satılıyor, buna ne demeli? Şarapta da durum benzer değil midir? Ne kadar eski v

BAŞKA BİR PARİS, izlenimler...

Dünyanın en büyük deniz feneri sizce hangisi? Aynı zamanda Dünyanın 7 harikasından biri de olan ve Mısır'ın İskenderiye Limanı'na karşıcı Pharos Adası'nda MÖ. yıllarda inşa edilen eşsiz İskenderiye Feneri'dir. Yaklaşılk 140 metre olarak yapıldığı tahmin ediliyor. Üzerindeki aynalar ile aşağıda yanan ateşi 50 km uzaktan görülebilmesini sağlarken aslında ne kadar gizemli ve büyüleyici kılacağını tahmin edersiniz.  Ya Türkiye'deki aktif en büyük deniz Feneri nerede? O da Şile'deki fenerdir. Gidip görmenizi ve onu yalnız bırakmamanızı ister gibi mahsun ama dev dalgalara yenik düşmemek için de bir o kadar güçlü olarak falezlerin üzerinde göğe uzanıyor. Peki dünyanın en büyük deniz feneri Paris'te desem eminim gidenler deniz olmayan yerde deniz fenerinin işi ne diye hemen cevabı yapıştıştıracaklardır.  Aslında bana göre nasıl baktığınıza bağlı. Mesela Paris'e bir gün giderseniz alışverişten ve gece hayatından azıcık da olsa kafayı kaldırıp  Eskişehir

HER TERCİH BİR VAZGEÇİŞTİR!

Merak ediyorum. Neden acaba bir şey tercih ettiğimizde hep seçtiğimiz şeye ve artılarına odaklanıyoruz? Peki tercih ettiğimiz zaman aslında başka bir şeyden de vazgeçmiş olmuyor muyuz?  Vazgeçtiklerimizin eksileri ne olacak? Oldu ki kaybettiklerimiz daha fazlaysa? Aslında hayatın her anında seçimlerle karşılaşıyor, bilinçli ya da bilinçsiz karar veriyor ve tercihler yapıyoruz. Mesela bugün sinemaya giden arkadaş grubun seni çağırdığında evde yatmayı tercih ettin. Ne de olsa yorgunsun. Belki de orada hayatının kadını veya erkeği ile tanışma ihtimalini kaçırmış olamaz mısın? Veya gittiğin bir davette değişik bir yemek sunduklarında burun kıvırıp yemediğinde, hayatındaki en iyi lezzeti kaçırdıysan? Sayısal loto da şu numaraya mı oynayayım, buna mı ikilminden sonra tercih etmediğin numaraya da büyük ikramiye vursa?  İş hayatından da örnekler verelim mi? Ey sen saha satışçısı kardeşim. Bugün bakıyorum komple yatışa geçtmiş ve araziye uymuşsun. Ya o gün 1 aylık hedefini tutturacak müşt

MOBİLİM, MOBİL, ee MOBİLİZ, MOBİLLER. YA SEN?

%100 her konuda olmasa bile bir şey hakkında karar vereceksem genellikle kendimden pay biçerim. Kendime bazı sorular sorar cevaplarına göre de hareket etmeye çalışırım. Emin olun faydasını görüyorum. Buradan raheketle gelin şimdi kendimize birlikte birkaç soru soralım. En son ne zaman çok önemli bir toplantıya giderken kişisel asistanınızı/sekreterinizi/yardımcınızı iş yerinden çıkarken unuttunuz? Güzel, biliyorum eliniz kolunuz o, eminim "nasıl unuturuz ki" diyorsunuz. Yahu herkesin asistanı yok ki diyenlere "bazı modelleri adeta bilim kurgu filmleri gibi yapay zekalı hale bile gelen sürekli elimizde veya cebimizde taşıdığımız birçok şeyi onsuz yapamadığımız yol arkadaşlarımız bizim neyimiz oluyor?" diye soralım mı? Çoktan sorduk bile. O halde ilk soruyu biraz değiştirerek soralım.  En son o iş için herşeyiniz olan (yol tarif eden, bilet alan, müşteriniz ile ilgili araştırma yapan, programınızı en iyi bilen, takvim tutan, check-in yapan, tüm müşteri ve

İŞ HAYATINDAKİ HIRSIZLAR?

Araba çalmayız! Eşya çalmayız! Para da çalmayız! Peki içimizdeki iş hayatında karar verici konumdaki bazı erkekler? pozitif ayrımcılık yapıp mesleki halde daha yeterli olan bir kadını yükseltmeyerek hakkını gasp etmiş olmuyor muyuz? Bu da bir nevi hırsızlık değil mi? Hani bir şey çalmazdık, onurluyduk vs, ne oldu? Müthiş bir satın almacıyız. Erkek olanından. Hayatta taviz vermeyiz. Çok pis pazarlık yapar adeta satışçıların anasını ağlatan cinsten biriyiz. Şirkete en az maliyetle mal/hizmet alıp karlılığı yükseltmek bizim işimiz. Profilimiz bu da güzel bir kadın satıcı geldiğinde de aynı profesyonelliği koruyabiliyor muyuz? Pazarlığın dibine yine vuruyor muyuz? Hadi itiraf edelim hemen aynı şartlarda başka bir firmadan teklif vermiş erkek satışçının ne kadar şansı var? Bu şekilde daha avantajlı ya da daha iyi fiyata alabileceğimiz yerde objektifliğin aksi yönde davrandığımızda şirketin hakkını gasp etmiş olmuyor muyuz? Nerede profesyonellik? Hani çöp dahi çalmazdık? Şirketin m

Y Kuşağı bu, elbise kuşağı değil!

"Slm Bro, tam 4 yıllık üniversiteden mezun oldum. Üstüne üstlük tam tamına 15 günlük staj yapıp fotokopi çektim. Bu durumda beni SİO yaparsınız artık? Yani tamam staj yapmasam anlarım de koskoca staj var! Çok çabuk yükselmem lazım,  beni anlıyomusun?" " Bana bir kürdan verin dünyayı değiştireyim kardeşim! Fena fikirlerim, hayallerim var. Yetmez mi ki?  Derinlemesine bilgiye, çok okumaya -herşey gugıl baba da var zaten- fazla kafa patlatmaya, deneyime ne gerek var ki? " " Müdür mü? Yemişim müdürünü! Ben öyle başımda bıt bıt sürekli dikilen yönetici ile hayatta iş yapamam. Bir de geçmiş sesini yükseltiyor, sanki korkucam. Basarım istifayı görür. Ne öyle otorite motorite beni bozuyor yaw. Takipçisi olabileceğim bir karizmaya sahip, benim aynı zamanda dostum olabilecek bir lider varsa o başka tabi.  F...k the sytem, f..k the autorithy! " " Hey pampa, paraya ihtiyacım var. İş de güzeldi Allah'ı var evet de ben öyle sıkıntıya gelemiyorum biliyomu