Ana içeriğe atla

İŞ HAYATINDAKİ HIRSIZLAR?

Araba çalmayız! Eşya çalmayız! Para da çalmayız!

Peki içimizdeki iş hayatında karar verici konumdaki bazı erkekler? pozitif ayrımcılık yapıp mesleki halde daha yeterli olan bir kadını yükseltmeyerek hakkını gasp etmiş olmuyor muyuz? Bu da bir nevi hırsızlık değil mi? Hani bir şey çalmazdık, onurluyduk vs, ne oldu?

Müthiş bir satın almacıyız. Erkek olanından. Hayatta taviz vermeyiz. Çok pis pazarlık yapar adeta satışçıların anasını ağlatan cinsten biriyiz. Şirkete en az maliyetle mal/hizmet alıp karlılığı yükseltmek bizim işimiz.

Profilimiz bu da güzel bir kadın satıcı geldiğinde de aynı profesyonelliği koruyabiliyor muyuz? Pazarlığın dibine yine vuruyor muyuz? Hadi itiraf edelim hemen aynı şartlarda başka bir firmadan teklif vermiş erkek satışçının ne kadar şansı var? Bu şekilde daha avantajlı ya da daha iyi fiyata alabileceğimiz yerde objektifliğin aksi yönde davrandığımızda şirketin hakkını gasp etmiş olmuyor muyuz? Nerede profesyonellik? Hani çöp dahi çalmazdık? Şirketin malını tırtıklamaktan ne farkı var?

Yöneticiyiz, İK'cıyız, hatta satış müdürüyüz. Erkek müdürüz ve çok profesyoneliz? Satışçı alınacak. CV'si hemen eşit şartlarda olan bir erkek, bir kadın aday var. Neden hep kadın adaylar bu durumda genelde yazı turayı kazanıyor? Veya mini etek ve dekolte kazanıyor? Belki bir çıt daha üstte olan erkek veya dekoltesiz kadın adayın hakkını elinden alan arkadaş, bu da düpedüz hırsızlık değil mi?

Bir kadın satışçı geldi. Bizimle görüşüyor. Gerçekten düzgün ve sadece işini yapma niyetinde. Evli, bekar vs olduğuna dahi bakmadan işi gücü bırakıp ya da işin arasında bir şekilde onun satış yapmak zorunda olmasını ve bizim de satın alan tarafta olmamızın gücünü kullanarak sarkmak, yazmak, rahatsız etmek veya size katlanmak zorunda bırakmak ne kadar onurlu bir davranış? Ne kadar profesyonelce? Hepsini geçtim erkeklik nerede kaldı? Karşıdakinin emeğini çalmak, onurunu çalmaya çalışmak en büyük hırsızlıklardan biri değil mi?

Ha bir de kadınlığını kullanıp erkeklerin zaaflarından faydalanıp satmaya çalışan az da olsa bazı kadın satışçılar size bir çift lafımız var. Bilgisiyle ve ürünüyle normal koşulda satışı yapabilecek rakip firma ve rakip satıcıyı bu yolla ekarte ettiğinizde onların hakkını yemiş olmadınız mı? Bu güzel mesleğin adını lekeleyip tüm düsürt çalışan kadınlarımızı zan altında bırakıp onların hakkına da müdahele etmediniz mi? Bu da mı çalmak olmuyor?

Kafamızı yastığa koyduğumuzda içimiz ne kadar rahat?
Bana göre hem yukarıda hem de aşağıda başlayan! bu tarz duygularına hakim olamayan ve yenik düşen bir erkek veya insan isterse dünyanın en iyi okullarında okusun bana göre zerre kadar değeri yoktur. İsterse SİO olsun ne önemi var? Böyle bir insanın peşinden lider olarak ne kadar gitmek istersiniz? Hayatta başarının sırrı sadece diplomadan ve mevkiden mi geçer? Başarı için, saygınlık için kendimizi ve nefsimizi bu yönde de eğitmeliyiz diye düşünüyorum. 

Bu vesileyle başımızın tacı ve hayatın her alanında eşit olan tüm değerli kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. Bir gün değil, her gün sizin Günü'nüz...







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N

Bir çalışanınızı, ekip üyenizi veya varsa sizden alt kademe yöneticilerinizi demotive etmek mi istiyorsunuz?  Yetmedi mi? Ayrıca verimsizleştirmek ve sonunda hatta kaybetmek mi istiyorsunuz? Çok kolay! Hiiiç zorlanmaya, uzaklarda aramaya, kafa patlatmanıza gerek yok. Gelin ben size bedavaya anlatayım efenim. Lütfen bana 2dk. verin, okuyunuz. Yazıdan sonra da "yok ben demotive edemedim, sen de ne boş beleş adammışsın arkadaş!" diyen varsa "paranızı geri iade ediyorum. "demek isterdim istemesine; de biz yazıları kamu hizmeti olarak yazıyoruz, kusura kalmayınız. "Neyse geyiği bırak sadede gel diyorsunuz" duyar gibiyim, haklısınız. Ee, buyrunuz efendim... Bir kere işin başı en ağır eleştirilerinizi ekip arkadaşlarının yanında yapın. Hiç çekinmeyin, verin odunu. Fırçalayın gitsin...Ohhh misss... Hatta karşınızdakinin koca koca insanlar olduğunu unutup, ağzınızdan adeta tükürükler saçarak sık sık ota çöpe bağırabilmeniz de gerekir. Ohh, bir güzel rahat...

3 KURUŞA 5 KÖFTE OLUR mu?

" Bu araba beni kesmez, en kralını isterim. Vitesi otomatik olsun, ilk kullanan ben olayım yani yeni olsun işte. Rengi de lütfen beyaz olsun.Yakıt limiti de neymiş. Sınırsız olsun tamam mı? Araç takipli araç ta ne oluyor? Bana güvenmiyor musunuz? Hayatta kabul edemem!" " Telefon mu veriyorsunuz? Yetmez! Ben akıllı telefon isterim. Sınırsız internet, bol SMS, tabii ki limitsiz görüşme olması lazım. Sahi kuzum hangi marka/model cihaz veriyorsunuz? Cihaz da benim mi oluyor?" " Ne yani laptop verince birşey mi oluyor? Onu zaten vermek zorundasınız, siz tabletten haber verin?" " Ne zaman beni yönetici, müdür hatta genel müdür yaparsınız? 3 aydır çalışıyorum, e hadi? " Ssk, özel sağlık ferdi kaza, hayat sigortası, BES hepsi var ve başlangıçta yapılıyor değil mi? " Daha fazla yetki ve sorumluluk isterim, alabilecek miyim?" " Hafta sonu çalışma olmasın, mesai olmasın, olursa da ek ücret olsun velhasıl kelam aslında az iş ama ço...

11 satın almacı + 1 satıcı = (12 KIZGIN ADAM*)

Peşin peşin söyleyelim: Başlığın sonundaki * 12 Kızgın Adam 'ın milli basketbol takımımız " 12 Dev Adam"la uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bu defa başlığın tamamını, ya da en azından eşittirden sonraki  "12 kızgın adam" kısmını işkembe-i kübradan ben de uydurmadım...;) Peki nedir öyleyse? 1957 yapımlı, başarılı aktör "Henry Fonda" 'nın başrol oynadığı, "12 Angry Man" filminin Türkçe adıdır. Dünyaca kabul gören, hemen hepimizin zaman zaman kullandığı sinema tanıtım/eleştiri forumlarından biri olan Imdb'de 10 üzerinden 9 puan almayı başaran ve "Shindler'in Listesi, Pulp Fiction (Ucuz Roman)" gibi efsane filmler arasında gösterilen bence başucu sinema eserlerinden biridir. Yapım yılından tahmin edeceğiniz üzere siyah beyaz çekim. Yaklaşık 1:20 dk civarında. Üstelik tamamen 1 odada geçip 12 insanın birbiri ile konuşmalarından ibaret ve görece çok sıkıcı olarak düşünülebilecek bir senaryosu olmasına rağmen en iyiler...