Ana içeriğe atla

ÇAKICI SATICI SAVAR:)

"Çakıcı satıcı savar de ne yahu?" diyenleri duyar gibiyim. Yalan makinesi gibi bir makine mi icat edildi gibi aklınızda deli sorular mı oluştu? Durun 6 aylık mıyız yahu? Azıcık sabır lütfen! 1-2 dk sonra okuyunca hep beraber daha iyi anlayacağız.;)

İster iş ister özel hayatımızda, ama kurum adına ama bireysel olarak, kah iş yeri ya da evimize gelen o tabiri caizse canti giyimli hatta çoğu zaman şeytan tüyü var dedirten cinsten satışçıdan, kah bir mağazadaki prezantabıl,ağzı iyi laf yapan azıcık da belki yapışkan tezgahtar/satışçıdan kah da telefonla bizi arayan o bazen büyüleyici sesli danışman arkadaştan hepimiz sürekli birşeyler satın almıyor muyuz? Herkes ama herkes hayatta bir şey satın alan taraf olmuyor mu? Oluyormuş. O zaman bu cepte dursun.

Hani ilkokulda öğretilen hepimizin hatırlayacağı nar ile ilgili bir tekerleme vardı. "Pazardan aldım bir tane, eve geldim bin tane. Bilin bakalım bu nedir?" Peki gerçek dünyada bir şeyler satın aldıktan sonra eve/işe geldikten, ürünü veya paketi açtıktan ya da hizmeti kullandıktan sonra hiç tekerlemedeki nar misali birazcık kandırıldığınız hissine kapıldığınız oldu mu? Satışçı tabiri ile size de bir şeyler "çakıldı" mı? :) Aldığınızı düşündüğünüz şey diyelim ki I-pod iken eve geldiğinizde kutudan salatalık çıkması gibi ayıplı bir mal/hizmet aldığınız oldu mu? Hiç birşey olmasa hiç ama hiç ihtiyacınız olmayan evinizde ne kadar şey var hiç düşündünüz mü? Hadi bize edemiyorsanız kendinize bari itiraf edin. Eminiz herkes bir gün en az 1 kere de olsa tongaya düşmüştür, değil mi?;)

Bugüne kadar olanlar için belki bir şey yapamayız. Geçmiş olsun. Durumu özetleyen balıklı, şemsiyeli bir sürü atasözü var:) Önemli olan bir daha faka basmamak, değil mi ama? Ee, iyi de ne etmek lazım? Adam/kadın mübarek tam bir yalan bombası ise ne yapacağız? Yalan makinesine sokup birşey satın alacak halimiz yok ya? O zaman en iyisi yalanı ortaya çıkarabilecek birkaç taktik bilmek sanırım biraz olsun içimize su serpecek ve bizi "çakıcı satıcı" dan kurtarabilecektir. Hadi gelin nelermiş biraz göz atalım.

   1-   "Söz uçar yazı kalır." olarak Türkçeleşen, Latincesi " Verba volant, scripta manent." olan basit,eski ama maalesef genelde göz ardı edilen bu deyişe biraz daha fazla önem göstersek fena olmaz. Prensip haline getirip ne konuşuluyorsa, o an çok beğenmiş ve hemen satın almak istiyor olsak bile sonradan e-postayla yazılı teklif ya da basılı doküman her ikisi de mümkün olmuyorsa web sitesinin konuştuğunuz o ürün/hizmet veya kampanya detayını gösteren linkini istemek ve incelemek zor olmasa gerek? Satışçı babanın oğlu/kızı da mı bu kadar çok güveniyorsun? Kaldı ki ticaret ve satışta babana bile %100 güvenmemen gerektiğini ne zaman öğreneceksin?

   2-   Sen sözleşmeyi imza aşamasından önce isteyip inceleme, okuma, sorgusuz sualsiz imzala, sonra da "eyvah kandırıldım, bana yalan attılar" falan de. Kusura bakma ama bu aşamadan sonra şemsiye müstahaktır! ;) Bu durumda satışçıdan çok kim hatalı? Diyelim ki vaktiniz yok. "Kim okuyacak o çarşaf gibi dokümanı" dediniz. Tamam; hemen şunu soralım. 10-15 dk belki yarım saat önceden göz atmak mı, yoksa sonradan istemediğin bir durum çıktığında iptal için mi daha çok efor ve zaman harcayacaksın, hüç düşündün mü?

   3-   Ah o *'lı küçük harfle aşağıda yazan detaylar! Bugün okumadığın hurmalar,yarın tırmalamasın,aman diyelimmm! :)

   4-   O ürün/hizmet firma ile ilgili karşı tarafın çok iyi olmadığını bildiğiniz -hiç bir ürün/kurum %100 mükemmel değildir, unutmayalım- bariz bir özellik veya alanla ilgili bilmiyormuş gibi yapıp satıcıya sorduğunuzda, kabullenip akıllı bir geçişle iyi olan yönleri parlatmak yerine ısrarla sizin eleştirdiğiniz alanı iyiymiş gibi göstermeye ve savunmaya geçiyorsa derhal o iletişimi sonlandırsanız iyi edersiniz. Tabi bile bile lades olmak isterseniz o başka;)

   5-   Şimdi biraz insan psikolojisi, biraz da bununla bağlantılı olan beden dili tekniklerini bilsek zararımıza mı olur? Bu konuya pek önem göstermeyiz. Velev ki gösterdik hep kendimizin kullanması için öğreniriz. Neden tersten bakıp bu taktikleri bize kullanıldığında karşı tarafı doğru çözümlemek için öğrenip uygulamayalım? Göz, el, burun hareketleri, yutkunma, öksürme, ses tonu, gülme, vücut rengi gibi semptomları/durumları iyi takip etmek lazım. Örneğin doğru söylerken eller genelde açıktadır. Yalan söyleyen insan suçluluk hissedeceği için elleri nereye koyacağını bilemeyip cebe koyma, arkaya alma eğilimine girebilir. Yalan söyleyen insan genelde ani bir öksürük krizine girebilir. Kulaklar, yüz aniden kızarıyorsa, alarm durumunun işareti olabilir. Sürekli yutkunma da gizlediği bir şey olduğunun habercesi olmasın aman dikkat! Yalan söyleyen bir kişi suçluluk duygusu ile karşı tarafın ne düşündüğünü merak ettiği için gözler sağa,sola yukarı daha fazla hareket edebilecektir. Biraz daha gözlem nelere kadirmiş yahu?;)

   6-   Akıllı ve iyi satışçılar arası iyi olduğu müşteriden referans ister. Güven yaratmanın önemli bir noktasıdır. Biz birşey alırken neden satışçıdan referans istemeyi çoğu zaman atlıyoruz? Sadece referans ismi yeterli mi? İstediğimiz referansın irtibat bilgisini kaçımız istiyor ve gerçekten de istedikten sonra arıyoruz? Basit ama önemli bir nokta. Hadi satışçıya bu konuda da güvenmedik diyelim. Yahu açıp bir iki tanıdığa danışmak da bu kadar zor mu? Sonradan şemsiyem açılmıyor diye:) ağlamak yerine 1-2 telefon hayat kurtarıcı olabilir.

   7-   Şikayet siteleri, bağımsız farklı kanallardaki farklı tarzdaki yorumlar niye var? Bu yorumlar (her zaman objektif olmasa, kimi zaman kurumlar tarafından manupile edilebilmeye açık olsa da) bir göz atmak elimize mi batar? Olumsuz yorumlar, olumlulardan fazla mı?

   8-   Satıcı kartvizit vermiyor mu? Diyelim kalmamış olabilir sonradan size e-posta ile dijital kartviziti en azından iletemiyor mu? O iletmiyorsa biz istedik mi? Kartvizitte bilindik bir adres ya da firma ünvanı yok mu? Basit de olsa firmanın bir web sitesi yok mu? Hadi o yok, kurumsal bir e-posta hesabı da mı yok? Sizi arayan numara gizli numara mı? Sizi arayan ya da kartvizitteki numarayı deneme amaçlı aradınız mı? Aradığınızda geri aranmaya tamamen kapalı bir hat ya da kurumu tanıtan bir anons yok mu? Web sitesinde ticari ünvan gibi bilgiler yok mu? Hiç ama hiç tanıyamadığınız bilindik olmayan bir firma ya da yeni kurulmuş bir firma olduğunda birşey satın almadan önce ticaret odası kaydı, ticaret sicil no, Türsab belge no tarzında resmi oda veya kurumlardan teyit ettiniz mi?  Ne yani, bunların hiçbirine dikkat etmediniz mi? O zaman diyecek birşey bulamıyorum. Saflığımıza doymayalım:) Peki dikkat ettiniz ve 1 ya da birkaç tanesi ile olumsuz yönde karşılaştınız. O zaman çok dikkatli olup sonradan ağlayıp sızlanmamak için 2 kere daha düşünmemiz veya belki daha detaylı istihbarat toplamak gerekebilir. Bizden söylemesi.

   9-   Biraz duygu kontrolü yapabilmek veya bilmek neremizi bozar? Birşey satın almadan ve satış görüşmesi yapmadan önce ihtiyaçlarımızı tıpkı pazar/market alışveriş listesi yapar gibi yazmayı ve neye/ne kadar ihtiyacımız olduğunu belirlemek ve bilmek hayat kurtarıcı olabilir. Elimizdeki bütçe ve öncelikleri de iyi ölçüp biçip tartmak da lazım. Aksi takdirde yaz günü, üstelik dolabınızda bir sürü kazak varken yine kazak satın alırken kedinizi bulmak an meselesi! ;)

   10-  Bir şey satın almadan önce aç olmak mı? Allah korusun;) Maslov'un ihtiyaçlar hiyerarşisini bilmeyen yoktur. O zaman lütfen bu kural birşey satın alırken aklımızda da olsun. Açlık dürtüsü tatmin edilmediği sürece fizyolojik nedenlerin tetiklemesi ile daha fazla psikolojik açlık hissedebilir ve eve gelip bir bakarız ki 1 ekmek almaya gittiğimizde 3 poşet malzeme ya da 1 tişört yerine bir gardırop dolusu kıyafet ile eve dönebiliriz;) Ay sonuna kadar da ağaç kökü kemiririz artık. Tabi patrondan, müdürden, kocadan, ebeveynlerin o bakışlarında neler gizli olur siz düşünün:)

   11-  Fiyata baktınız mı? Sizce neden bu kadar ucuz? Hemen lapin gibi atlamak yerine neden rakiplerinden bu kadar ucuz olduğunu biraz sorgulasak mı ne dersiniz? Evet pazara yeni giriş nedeniyle kısa dönemli ucuz fiyat stratejisi, ölçek ekonomisi ile daha uyguna maledebilme, dönemsel satış artırıcı faaliyet ya da tasfiye nedeniyle ucuza satış yapmaları mümkün olabilir. Bunları iyi analiz edip bu senaryoların dışında ve arada uçurumdan da daha büyük fark olan çok düşük fiyat varsa altında bir bit yeniği var mı bakmak faydalı olacaktır. Zira buzdağının altında bazen bir bilseniz neler saklı? Fiyat ucuz, raf ömrü çok kısa olabilir. Satış sonrası hizmet olmayabilir, servis ağı yoktur ya da yedek parça çok pahalıdır gibi bir sürü senaryo aman ha alttan çıkmasın. Sonra astarı yüzünden pahalıya gelmesi an meselesi. Ben şahsen çok çok ucuz olana her zaman şüphe ile bakmışımdır. Yani işin özü salt liste fiyatına değil, diğer satış sonrası maddelere bakıp, kalitesizlik maliyetlerini de hesap edip elmayı elma ile kıyaslayıp objektif bir fizibilite sonrası satın alma kararı vermek daha yerinde bir hareket olacaktır diye düşünüyorum. Ucuz etin yahnisi sahi nasıldı?;)

" Çakıcı Satışçı Savar" aslında bir makine değilmiş. 11 basit ama etki gücü yüksek taktikten ibaret bizim işkembe-i kübradan uydurduğumuz bir kavram. Bir deneyin, ne kaybedersiniz? Sonra ister bana küfür edin, ister dua. Herkesin canı sağolsun;) Bir iki masum insanı, onları bu yazı ile deşifre edip çakıcı satıcılardan kurtarabilirsek ne ala.

Satıcılar kabusunuz olmasın! ;)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

11 satın almacı + 1 satıcı = (12 KIZGIN ADAM*)

Peşin peşin söyleyelim: Başlığın sonundaki * 12 Kızgın Adam 'ın milli basketbol takımımız " 12 Dev Adam"la uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bu defa başlığın tamamını, ya da en azından eşittirden sonraki  "12 kızgın adam" kısmını işkembe-i kübradan ben de uydurmadım...;) Peki nedir öyleyse? 1957 yapımlı, başarılı aktör "Henry Fonda" 'nın başrol oynadığı, "12 Angry Man" filminin Türkçe adıdır. Dünyaca kabul gören, hemen hepimizin zaman zaman kullandığı sinema tanıtım/eleştiri forumlarından biri olan Imdb'de 10 üzerinden 9 puan almayı başaran ve "Shindler'in Listesi, Pulp Fiction (Ucuz Roman)" gibi efsane filmler arasında gösterilen bence başucu sinema eserlerinden biridir. Yapım yılından tahmin edeceğiniz üzere siyah beyaz çekim. Yaklaşık 1:20 dk civarında. Üstelik tamamen 1 odada geçip 12 insanın birbiri ile konuşmalarından ibaret ve görece çok sıkıcı olarak düşünülebilecek bir senaryosu olmasına rağmen en iyiler

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N

Bir çalışanınızı, ekip üyenizi veya varsa sizden alt kademe yöneticilerinizi demotive etmek mi istiyorsunuz?  Yetmedi mi? Ayrıca verimsizleştirmek ve sonunda hatta kaybetmek mi istiyorsunuz? Çok kolay! Hiiiç zorlanmaya, uzaklarda aramaya, kafa patlatmanıza gerek yok. Gelin ben size bedavaya anlatayım efenim. Lütfen bana 2dk. verin, okuyunuz. Yazıdan sonra da "yok ben demotive edemedim, sen de ne boş beleş adammışsın arkadaş!" diyen varsa "paranızı geri iade ediyorum. "demek isterdim istemesine; de biz yazıları kamu hizmeti olarak yazıyoruz, kusura kalmayınız. "Neyse geyiği bırak sadede gel diyorsunuz" duyar gibiyim, haklısınız. Ee, buyrunuz efendim... Bir kere işin başı en ağır eleştirilerinizi ekip arkadaşlarının yanında yapın. Hiç çekinmeyin, verin odunu. Fırçalayın gitsin...Ohhh misss... Hatta karşınızdakinin koca koca insanlar olduğunu unutup, ağzınızdan adeta tükürükler saçarak sık sık ota çöpe bağırabilmeniz de gerekir. Ohh, bir güzel rahat

DÜNYADA ORTAK DİL SİZCE HANGİSİDİR?

Hiç yabancı dilini bilmediğiniz ve ortak bir dil de konuşamadığınız bir ülkede çat pat da olsa bakkalı/marketi vs'si ile anlaşabildiğiniz ve yine de derdinizi anlatıp aç kalmadığınız durumlar oldu mu? Veya sevgilinizle romantik bir ortamda birbirinize bakarken adeta şiirlerdeki gibi sen sus da gözlerin konuşsun tadında bir kelime dahi etmeden bir sürü duyguyu anlattığınız ve saatlerce konuşmadan durup da milyon tane şey konuşmuş kadar olduğunuz durumlar? Ya da olumsuzunu düşünelim. Hayatımızda sözleri ile bize birşeyler söyleyip de yahu göz göre yalan söylüyor, adeta yalancılığı üstünden akıyor diye yorumladığımız kişilerle hiç mi karşılaşmadık? Bunların en az 1 tanesi herkesin hemen başına gelmiş ve hatta sürekli de gelebiliyordur. Çünkü kolaylıkla söyleyebiliriz ki iletişimde bedenimiz de konuşuyor. Uzmanların araştırmaları ve beden dilinin iletişimdeki etki gücüne baktığımızda da sözlerin etkisi ortalama %7 iken, beden dilinde ise %55 civarı bir etki gücü var. Muaz