Ana içeriğe atla

SATICININ EN BÜYÜK RAKİBİ KİM ve NASIL YENİLİR?

Ah be güzel satıcı kardeşim!

Müşterin veli nimetin evet de, yahu o satın alma müdürü babanın oğlu değil ki? Sana da yeşil ışık yakacak, rakibine de, şuna da, buna da, ona da tabii ki. İyi satıcı öyle kolay kolay bu blöfleri yemez, maskeleri düşürür, umut tacirlerine kanmaz ve satış savaşını kazanmanın her durumda bir yolunu bulur. Tabi etik yoldan!

Mesela müşterin iş sürekli sende kalacakmış gibi sana gereğinden fazla umut veriyorsa, aynı etobur bitkiler familyasından olan tropik bölgelerde genellikle yetişen sinekkapan (Dionaea muscipula) bitkisinin sinekleri kandırıp onlarla beslendiği gibi adeta senin hayallerinle oynadığının farkına biraz varsan, ava giderken avlanmamak adına iyi edersin. Neden mi? 

Çünkü satışın büyüsü ile sen aşka gelir heyecan yaparsın, güvenirsin. Dünyayı ele geçirmiş Roma İmparatoru edasıyla ekip içinde takılırken tam o anda biraz konu gecikir. Tabi efsunlu olmaktan kaynaklı sen o sırada başka işlere de odaklanmazsın üstüne ve akıllı satın almacı da ayın sonuna gelince  -işi çok acil de değilse- seni bir güzel tabiri caizse kanırtarak daha fazla taviz alabilir de ondan...Üstüne iş yetişmez ise, diğer fırsatlara da yeterince zaman ayırmadığın için ay sonu bir bakmışsın; ağaç kökü kemirmeye muhtaç olmuşsun ki bu da madalyonun öbür yüzü. :)

Hani argoda bir laf vardır ya "canlıyı göreyim öleyim" diye, imzayı almadan hiç bir işe kesin gözü ile bakmayacaksın ki meşhur "Karınca ile Ağustos Böceği" hikayesindeki gibi ağustos böceği misali bir satış kaderin olmasın. Tok satıcı olmak, en azından poker face "poker yüzlü" olmaya çalışıp o satışa ne kadar çok ihtiyacın olduğunu göstermemek çoğunlukla işe yarayacaktır. Hatırlayanlar bilir 90'lı yıllarda çocukluğumuzun çizgi karakteri HE-MAN 'in kılıcını havaya kaldırıp söylediği sihirli kelimeler gibi "güç sende artık" sözleri gerçek olacaktır.

Ha, tabi bir de kabullenmek var ya o kabullenmek! Herkes tarafından belki bilinen, göz önünde amma ve lakin pek çokları tarafından genelde uygulanmayan sihirli bir diğer güçtür.  Sürekli müşterinin üstüne gidip bıktırmak ve bir taraflarını da - teşbihte hata olmazmış- bulutların üzerine çıkarmasından sizi alı koyabilir. 

Ayrıyetten biraz bazen karşı tarafa geri çekiliyormuş gibi bir hava yaratmaz mı? Bu defa da bir bakmışsın neden o peşinden koşmasın? Sihirli diyorum çünkü denenmiş yüzlerce örneğim var da ondan. Ne zaman elimdeki hemen bütün kozları, her defasında yepisyeni taktikleri de denediysem ve hala iş olmadıysa, hala üzerine gitmek ve "off neden olmadı, ben başarısızım, hedef de tutmayacak ki şimdi vb." diye bilimum tuzak demotivasyon tümceleri ile hayıflanmak yerine, kendini avcı sanan satın almacı değerli müşterimizi arayıp sormayıp kendi haline bırakıp "belki bu ay olmaz ancak er ya da geç olacak, o satış buraya gelecek vb." diyerek, kalbimi ferahlatarak kendi haline bıraktıysam bir anda sihirli bir şekilde bütün büyük satışlar olumlu yönde kapandı da ondan bu rahatlığım;) Beni tanıyanlar bilir ve örnekler de zaten açık ki yenilgiyi kabullenmenin y'sinden bile bahsetmediğim ortada, değil mi?

Yani aslan satıcı kardeşim! 

Sadece iş hayatında değil, belki de özel hayatındaki de dahil kabullenmediğin ve kalbinin ve beyninin üzerindeki duygusal setler, engeller, olumsuz düşünceler, rahat bırakmadığın duyu ve davranışlarından kaynaklı sakın bir sürü satış hala kapanmamış, hedef tutmamış olmasın? Yani çoğu şeyin sebebi acaba sakın sen olmayasın? Hadi aklını özgür bırak, kalbini de biraz daha ferah. Kendine rakip olma. Yeterince sahada rakibin yok mu zaten?





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

11 satın almacı + 1 satıcı = (12 KIZGIN ADAM*)

Peşin peşin söyleyelim: Başlığın sonundaki * 12 Kızgın Adam 'ın milli basketbol takımımız " 12 Dev Adam"la uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bu defa başlığın tamamını, ya da en azından eşittirden sonraki  "12 kızgın adam" kısmını işkembe-i kübradan ben de uydurmadım...;) Peki nedir öyleyse? 1957 yapımlı, başarılı aktör "Henry Fonda" 'nın başrol oynadığı, "12 Angry Man" filminin Türkçe adıdır. Dünyaca kabul gören, hemen hepimizin zaman zaman kullandığı sinema tanıtım/eleştiri forumlarından biri olan Imdb'de 10 üzerinden 9 puan almayı başaran ve "Shindler'in Listesi, Pulp Fiction (Ucuz Roman)" gibi efsane filmler arasında gösterilen bence başucu sinema eserlerinden biridir. Yapım yılından tahmin edeceğiniz üzere siyah beyaz çekim. Yaklaşık 1:20 dk civarında. Üstelik tamamen 1 odada geçip 12 insanın birbiri ile konuşmalarından ibaret ve görece çok sıkıcı olarak düşünülebilecek bir senaryosu olmasına rağmen en iyiler

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N

Bir çalışanınızı, ekip üyenizi veya varsa sizden alt kademe yöneticilerinizi demotive etmek mi istiyorsunuz?  Yetmedi mi? Ayrıca verimsizleştirmek ve sonunda hatta kaybetmek mi istiyorsunuz? Çok kolay! Hiiiç zorlanmaya, uzaklarda aramaya, kafa patlatmanıza gerek yok. Gelin ben size bedavaya anlatayım efenim. Lütfen bana 2dk. verin, okuyunuz. Yazıdan sonra da "yok ben demotive edemedim, sen de ne boş beleş adammışsın arkadaş!" diyen varsa "paranızı geri iade ediyorum. "demek isterdim istemesine; de biz yazıları kamu hizmeti olarak yazıyoruz, kusura kalmayınız. "Neyse geyiği bırak sadede gel diyorsunuz" duyar gibiyim, haklısınız. Ee, buyrunuz efendim... Bir kere işin başı en ağır eleştirilerinizi ekip arkadaşlarının yanında yapın. Hiç çekinmeyin, verin odunu. Fırçalayın gitsin...Ohhh misss... Hatta karşınızdakinin koca koca insanlar olduğunu unutup, ağzınızdan adeta tükürükler saçarak sık sık ota çöpe bağırabilmeniz de gerekir. Ohh, bir güzel rahat

DÜNYADA ORTAK DİL SİZCE HANGİSİDİR?

Hiç yabancı dilini bilmediğiniz ve ortak bir dil de konuşamadığınız bir ülkede çat pat da olsa bakkalı/marketi vs'si ile anlaşabildiğiniz ve yine de derdinizi anlatıp aç kalmadığınız durumlar oldu mu? Veya sevgilinizle romantik bir ortamda birbirinize bakarken adeta şiirlerdeki gibi sen sus da gözlerin konuşsun tadında bir kelime dahi etmeden bir sürü duyguyu anlattığınız ve saatlerce konuşmadan durup da milyon tane şey konuşmuş kadar olduğunuz durumlar? Ya da olumsuzunu düşünelim. Hayatımızda sözleri ile bize birşeyler söyleyip de yahu göz göre yalan söylüyor, adeta yalancılığı üstünden akıyor diye yorumladığımız kişilerle hiç mi karşılaşmadık? Bunların en az 1 tanesi herkesin hemen başına gelmiş ve hatta sürekli de gelebiliyordur. Çünkü kolaylıkla söyleyebiliriz ki iletişimde bedenimiz de konuşuyor. Uzmanların araştırmaları ve beden dilinin iletişimdeki etki gücüne baktığımızda da sözlerin etkisi ortalama %7 iken, beden dilinde ise %55 civarı bir etki gücü var. Muaz