Ana içeriğe atla

SATIN ALMACILAR Gözünden Satış ve Satışçılar?

İnsan oğlu genelde birçok şeye kendi penceresinden bakma eğilimindedir. Dolayısıyla kolay kolay da empati kuramaz. Hele egosu görece diğer mesleklere göre biraz daha şişkin olan satış mesleğini ve satışçıları düşünürsek bu bir çıt daha fazladır diyebilir miyiz? Cevap soruda zaten saklı;)

Düşünün satış ekiplerinin hem gün içinde görüştükleri ekip arkadaşları yine hep satışçılardır. Genelde çevresi de satışçılardır ki bu çok normal. Fakat bu belli bir aşamadan sonra bence işletme ya da meslek körlüğüne sebep olabilir diye düşünüyorum. Hele günümüz dünyasının vahşi rekabet ortamındaki amiyane tabiri ile kalın hedefleri içinde yüksek satış baskısı da varken siz düşünün...

Bir başka konu birçok satış ekibi, birşey satan şirket sahipleri ve yöneticileri, satış yöneticileri eğitimler alır. Eğitim şart evet lakin genelde eğitimleri kimler verir hiç düşündük mü? Ya kendimiz gibi deneyimli satışçılar ya satış yöneticileri ya da eğitmenler... Bunlar şüphesiz çok değerli, eğitimin hepsi önemli de satış ziyaretlerini, aramalarını, karşılamalarını satışçılarla mı yapıyoruz? Yoksa müşteri kurumsalsa satın almacı ya da bireyselse bireysel satın almacı ile mi?

O halde onların satın alma kararı verirken ne hissettiği, neye göre karar verdiği, satışçılar hakkında ne düşündükleri önemli değil mi? Bunun hakkında hiç düşündük mü? Bence çok önemli bir konu ve satış yapan , yaptıran her birey, yönetici ve şirket bunu iyi düşünmeli.

Satın almacı arkadaşlar da edinmeye çalışabilir onlarla zaman geçirebiliriz. Satın almacı tanıdıklardan samimi ortamlarda geri bildirimler alabiliriz, onları sadece dost olarak bugüne kadar baktığımız için mesleki olarak da tanımaya çalışabiliriz. Sadece satış eğitmenlerinden değil, satın almacılardan da eğitimler alabiliriz. Satın almacılarla, o meslek ile ilgili kitap, araştırma ve makalelere ve onların karar mekanizmalarına fırsat buldukça göz atabiliriz.

E tabi herşeyden önemlisi bence hayatımızın her alanında birşeyler satın alırken neler hissettiğimizi, neye göre karar verdiğimizi, satış yaptığını fazla hissettiren ve yapmacık olan satıcılar gözümüzde nasıl göründüğünü lütfen biz satış yapmaya çalışırken unutmayalım! Üstelik en kolay gelişim imkanı bu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

11 satın almacı + 1 satıcı = (12 KIZGIN ADAM*)

Peşin peşin söyleyelim: Başlığın sonundaki * 12 Kızgın Adam 'ın milli basketbol takımımız " 12 Dev Adam"la uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bu defa başlığın tamamını, ya da en azından eşittirden sonraki  "12 kızgın adam" kısmını işkembe-i kübradan ben de uydurmadım...;) Peki nedir öyleyse? 1957 yapımlı, başarılı aktör "Henry Fonda" 'nın başrol oynadığı, "12 Angry Man" filminin Türkçe adıdır. Dünyaca kabul gören, hemen hepimizin zaman zaman kullandığı sinema tanıtım/eleştiri forumlarından biri olan Imdb'de 10 üzerinden 9 puan almayı başaran ve "Shindler'in Listesi, Pulp Fiction (Ucuz Roman)" gibi efsane filmler arasında gösterilen bence başucu sinema eserlerinden biridir. Yapım yılından tahmin edeceğiniz üzere siyah beyaz çekim. Yaklaşık 1:20 dk civarında. Üstelik tamamen 1 odada geçip 12 insanın birbiri ile konuşmalarından ibaret ve görece çok sıkıcı olarak düşünülebilecek bir senaryosu olmasına rağmen en iyiler

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N

Bir çalışanınızı, ekip üyenizi veya varsa sizden alt kademe yöneticilerinizi demotive etmek mi istiyorsunuz?  Yetmedi mi? Ayrıca verimsizleştirmek ve sonunda hatta kaybetmek mi istiyorsunuz? Çok kolay! Hiiiç zorlanmaya, uzaklarda aramaya, kafa patlatmanıza gerek yok. Gelin ben size bedavaya anlatayım efenim. Lütfen bana 2dk. verin, okuyunuz. Yazıdan sonra da "yok ben demotive edemedim, sen de ne boş beleş adammışsın arkadaş!" diyen varsa "paranızı geri iade ediyorum. "demek isterdim istemesine; de biz yazıları kamu hizmeti olarak yazıyoruz, kusura kalmayınız. "Neyse geyiği bırak sadede gel diyorsunuz" duyar gibiyim, haklısınız. Ee, buyrunuz efendim... Bir kere işin başı en ağır eleştirilerinizi ekip arkadaşlarının yanında yapın. Hiç çekinmeyin, verin odunu. Fırçalayın gitsin...Ohhh misss... Hatta karşınızdakinin koca koca insanlar olduğunu unutup, ağzınızdan adeta tükürükler saçarak sık sık ota çöpe bağırabilmeniz de gerekir. Ohh, bir güzel rahat

DÜNYADA ORTAK DİL SİZCE HANGİSİDİR?

Hiç yabancı dilini bilmediğiniz ve ortak bir dil de konuşamadığınız bir ülkede çat pat da olsa bakkalı/marketi vs'si ile anlaşabildiğiniz ve yine de derdinizi anlatıp aç kalmadığınız durumlar oldu mu? Veya sevgilinizle romantik bir ortamda birbirinize bakarken adeta şiirlerdeki gibi sen sus da gözlerin konuşsun tadında bir kelime dahi etmeden bir sürü duyguyu anlattığınız ve saatlerce konuşmadan durup da milyon tane şey konuşmuş kadar olduğunuz durumlar? Ya da olumsuzunu düşünelim. Hayatımızda sözleri ile bize birşeyler söyleyip de yahu göz göre yalan söylüyor, adeta yalancılığı üstünden akıyor diye yorumladığımız kişilerle hiç mi karşılaşmadık? Bunların en az 1 tanesi herkesin hemen başına gelmiş ve hatta sürekli de gelebiliyordur. Çünkü kolaylıkla söyleyebiliriz ki iletişimde bedenimiz de konuşuyor. Uzmanların araştırmaları ve beden dilinin iletişimdeki etki gücüne baktığımızda da sözlerin etkisi ortalama %7 iken, beden dilinde ise %55 civarı bir etki gücü var. Muaz