Ana içeriğe atla

Y Kuşağı bu, elbise kuşağı değil!

"Slm Bro, tam 4 yıllık üniversiteden mezun oldum. Üstüne üstlük tam tamına 15 günlük staj yapıp fotokopi çektim. Bu durumda beni SİO yaparsınız artık? Yani tamam staj yapmasam anlarım de koskoca staj var! Çok çabuk yükselmem lazım,  beni anlıyomusun?"
" Bana bir kürdan verin dünyayı değiştireyim kardeşim! Fena fikirlerim, hayallerim var. Yetmez mi ki?  Derinlemesine bilgiye, çok okumaya -herşey gugıl baba da var zaten- fazla kafa patlatmaya, deneyime ne gerek var ki? "
" Müdür mü? Yemişim müdürünü! Ben öyle başımda bıt bıt sürekli dikilen yönetici ile hayatta iş yapamam. Bir de geçmiş sesini yükseltiyor, sanki korkucam. Basarım istifayı görür. Ne öyle otorite motorite beni bozuyor yaw. Takipçisi olabileceğim bir karizmaya sahip, benim aynı zamanda dostum olabilecek bir lider varsa o başka tabi.  F...k the sytem, f..k the autorithy! "
" Hey pampa, paraya ihtiyacım var. İş de güzeldi Allah'ı var evet de ben öyle sıkıntıya gelemiyorum biliyomusun. O yüzden bastım istifayı. Uzun süre aynı işi yapamıyorum. Başka iş bakarız. "
" İşe başladığım gün bana tablet, kredi kartı, araba, laptop, akıllı telefon, taytıl ( pozisyon/yetki vb. ) veriyorsunuz, değil mi? Ben kendimi bildim bileli bunlarla doğdum. Üstelik ailem bir dediğimi iki etmedi. Ya siz ne yapıyorsunuz?"
" Haftasonu hayatta çalışmam! Sabah da o kadar erken kalkılır mı? Neyse gider iş yerinde en kötü kahvaltı yaparız. Hele akşam 5 hadi bilemedin 6'dan sonra bir Allah'ın kulu beni o iş yerinde tutamaz abi. Ben hayata çalışmaya gelmedim. İş benim için sadece araç. Benim hayata geliş amacım eğ-len-mek.
" Sabah ilk iş kalkar kalkmaz daha tek gözüm bile açılmadan sosyal medya hesaplarımı kontrol ederim. 1 saat çekin yapmamayım, hesaplarıma 1-2 saat giremeyim, telefonumun interneti bitsin, 1 layk bile almasam, bizim kızların/çocukların paylaşımlarını göremezsem kesin orta yerimden çatlarım."
" Ne istersem hemen olmalı, beklemeye, neymiş efendim sebat/sabırmış gibi saçmalıklara katlanamıyorum."
" Ayy nbr? Geçen anlamadım, bana birden küstün. Söz verdiğim saatte gelmemişim, yok sözümü tutmamışım, ded layn'a uymamışım, telefonuna dönmemişim, haber vermemişim, borcuma sadık olmamış da bilmem ne. Bir sürü geyik işte bunlarda ne var ki? "
" Ne öyle sanki Kızılay dağıtmış gibi herkes aynı giyiniyor. Resmiyete de hiç gelemem doorusu. Serbest kıyafet, rahat ve eğlenceli bir çalışma ortamı olsa ne olur sanki? "
" Benim malım benim malım, senin malın senin ama benim de olsa fena mı olur dostum."
" Eleştiriye hiç gelemem. Pohpohlanmaya bayılırım usta, benim benzinim diyebilirim."
" Müziksiz, kulaklıksız, modasız, trendsiz, paylaşımsız, kahkahasız, tüketimsiz, harcamasız bir dünya düşünemiyorum kanka"
......
Bu replikler, profiller bir yerden tanıdık geldi mi? ;)
Sevgili X kuşağı ve önceki kuşaklar. Öncelikle size sesleniyorum. Artık iş hayatında yalnız değilsiniz. Onlar aranızda. Y Kuşağı denilen genç nesil gümbür gümbür geldi her an da geliyor. Hatta yakında Z'ler de geliyor. Öyle bildiğiniz Nuh Nebi'den kalma usüllerle onları yönetemez ve çalıştıramazsınız! Ya kafayı sıyırıp stresten mide fesatı geçireceksiniz ve bu kuşaktan yeterince verim alamayıp iş hedeflerinizi tutturamayacaksınız, ya da onları yukarıdaki gibi iyice tanıyıp bu kuşağı kabullenerek onları kazanmanın yollarını araştırıcak, üzerinde kafa yorup orta yolu bulmayı deneyecek ve de daha huzurlu ve de çok iş çıkaracaksınız. Hangisi daha karlı ve kolay?
Hey, Y kuşağı arkadaşlar. Tüm X'ler neredeyse iş hayatından gidene kadar yüzde yüz her istediğinizin olması mümkün değil. Az kaldı, tamamen egemen olunca rahat edersiniz, merak etmeyin;) Bir süre siz de onları anlamaya çalışın, bakın siz kazanırsınız. Daha çok şey elde eder, daha eğlenebilirsiniz. Üstelik zaman daha çabuk geçer ve bir an önce onları emekli edersiniz. Tüm ortamlar da size kalır iyi mi? İyisi mi biraz olaya bu açıdan bakın.
Bana göre iyi patron, iyi yönetici, iyi lider, iyi şirket, iyi İK ve akıllı X kuşağı bu iki kuşağı iyi anlayıp özümseyip, kendi dinamikleri ile önce kabullendikten sonra beklentileri örtüştürebilen ve her iki tarafı da kazanabilendir. 
Aynı şey satışçılar/pazarlamacı ve markacılar için de bence geçerli. Artık karar vericiler değişti ve değişiyor. O nedenle klasik satış ve pazarlama taktikleri yemiyor. İyi araştırmak, tanımak ve üzerinde düşünerek yeni stratejiler geliştirmek lazım diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum?
Evet biliyorum yeni bir konu değil ve üzerinde çok da yazıldı çizildi ama gerçekten anlayıp uygulayan o kadar az kurum, kişi , yönetici var ki? Tabi bir de doğru ve bizim gibi çok farklı açılardan bakan da az... Belki biraz farkındalık yaratırız. Az da espri katalım istedik, ee neme lazım Y'ler sıkılır da okuyamaz diye;)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

11 satın almacı + 1 satıcı = (12 KIZGIN ADAM*)

Peşin peşin söyleyelim: Başlığın sonundaki * 12 Kızgın Adam 'ın milli basketbol takımımız " 12 Dev Adam"la uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bu defa başlığın tamamını, ya da en azından eşittirden sonraki  "12 kızgın adam" kısmını işkembe-i kübradan ben de uydurmadım...;) Peki nedir öyleyse? 1957 yapımlı, başarılı aktör "Henry Fonda" 'nın başrol oynadığı, "12 Angry Man" filminin Türkçe adıdır. Dünyaca kabul gören, hemen hepimizin zaman zaman kullandığı sinema tanıtım/eleştiri forumlarından biri olan Imdb'de 10 üzerinden 9 puan almayı başaran ve "Shindler'in Listesi, Pulp Fiction (Ucuz Roman)" gibi efsane filmler arasında gösterilen bence başucu sinema eserlerinden biridir. Yapım yılından tahmin edeceğiniz üzere siyah beyaz çekim. Yaklaşık 1:20 dk civarında. Üstelik tamamen 1 odada geçip 12 insanın birbiri ile konuşmalarından ibaret ve görece çok sıkıcı olarak düşünülebilecek bir senaryosu olmasına rağmen en iyiler

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N

Bir çalışanınızı, ekip üyenizi veya varsa sizden alt kademe yöneticilerinizi demotive etmek mi istiyorsunuz?  Yetmedi mi? Ayrıca verimsizleştirmek ve sonunda hatta kaybetmek mi istiyorsunuz? Çok kolay! Hiiiç zorlanmaya, uzaklarda aramaya, kafa patlatmanıza gerek yok. Gelin ben size bedavaya anlatayım efenim. Lütfen bana 2dk. verin, okuyunuz. Yazıdan sonra da "yok ben demotive edemedim, sen de ne boş beleş adammışsın arkadaş!" diyen varsa "paranızı geri iade ediyorum. "demek isterdim istemesine; de biz yazıları kamu hizmeti olarak yazıyoruz, kusura kalmayınız. "Neyse geyiği bırak sadede gel diyorsunuz" duyar gibiyim, haklısınız. Ee, buyrunuz efendim... Bir kere işin başı en ağır eleştirilerinizi ekip arkadaşlarının yanında yapın. Hiç çekinmeyin, verin odunu. Fırçalayın gitsin...Ohhh misss... Hatta karşınızdakinin koca koca insanlar olduğunu unutup, ağzınızdan adeta tükürükler saçarak sık sık ota çöpe bağırabilmeniz de gerekir. Ohh, bir güzel rahat

DÜNYADA ORTAK DİL SİZCE HANGİSİDİR?

Hiç yabancı dilini bilmediğiniz ve ortak bir dil de konuşamadığınız bir ülkede çat pat da olsa bakkalı/marketi vs'si ile anlaşabildiğiniz ve yine de derdinizi anlatıp aç kalmadığınız durumlar oldu mu? Veya sevgilinizle romantik bir ortamda birbirinize bakarken adeta şiirlerdeki gibi sen sus da gözlerin konuşsun tadında bir kelime dahi etmeden bir sürü duyguyu anlattığınız ve saatlerce konuşmadan durup da milyon tane şey konuşmuş kadar olduğunuz durumlar? Ya da olumsuzunu düşünelim. Hayatımızda sözleri ile bize birşeyler söyleyip de yahu göz göre yalan söylüyor, adeta yalancılığı üstünden akıyor diye yorumladığımız kişilerle hiç mi karşılaşmadık? Bunların en az 1 tanesi herkesin hemen başına gelmiş ve hatta sürekli de gelebiliyordur. Çünkü kolaylıkla söyleyebiliriz ki iletişimde bedenimiz de konuşuyor. Uzmanların araştırmaları ve beden dilinin iletişimdeki etki gücüne baktığımızda da sözlerin etkisi ortalama %7 iken, beden dilinde ise %55 civarı bir etki gücü var. Muaz