Ana içeriğe atla

KİM DEMİŞ SATICI GİREMEZ?

"- Müşteri telefonlarımı açmıyorrrrrrr yaaa!
- Biliyorum patron sekretere yok dedirtiyor, ben ne yapayım şimdi? 
- Çat kapı gittim; gene de görüşemedim. Çünkü yerinde hiç olmuyor.
- Randevu vermiyor işte, peki başka ne yapacaktım?
- Bizim firmayla çalışmak istemiyorlar. Çalışmayı bırak kapıdan girersek küfür edecekmiş, o kadar kızgın! 
- Geçen bizden bir arkadaşı yaka paça kovmuşlar biliyor musun?
- Apartmana bile almıyolar ki!
- Sadece ürünlere bakıyom, alıcı deyilim diyor ben bu adama neyi nasıl satacakmışım yaa bırak Allah'ını seversen! :( "
   
Bravo be! Tebrik, ya ya ya, şa şa şaa, ıslık, ıslık, alkış kıyamet... :) Elinden gelen her şeyi yapmışsın yahu daha ne olsun, değil mi? Bir cık cık sesi eşliğinde "Yok bro buradan cacık çıkmaz!" dediğini de duyar gibiyim. Nefis!

İyi de güzel kardeşim ya dünyanın en büyük satış fırsatını kaçırıyorsan?  Şimdi eğri oturup konuşalım. Belki de o randevu vermiyor değil de ya sen randevu almasını becerememişsen? Alınmaca gücenmece yok! Her yolu henüz denememiş olamaz mısın? İlla bu kadar klasik olmak zorunda mıyız kuzum? Peki farklı taktiklerle yaklaşmak lazım olabilir mi?

Mesela şunları denedin de hala mı müşterinin kalbinin kapısından içeri giremedin?

*Randevu vermeyen çok önemli bir patronun üye olduğu spor kulübü, dernek vs. araştırıp, o dernek ya da kulübe üye oldun da farklı bir ortamda tanışmanın yolunu bulmayı denedin mi?

*Üye olamadın, hatta oldun ama yine de tanışamadın; olabilir. Buna rağmen bütün tanıdıklarını araştırıp senin tanıdığın, oraya üye olan ve en azından misafir olarak seni ortama sokup, o kişi ile çok samimi bir ortamda tanıştıracak, rastgele bir tanışma gibi ortam yarattıktan sonra senden aldığı şeylerden elde ettiği faydayı da göstererek senin adına tabiri caizse halka ilişkiler faaliyeti yürüttürdüğün biri oldu mu? :)

*Bir kongre, seminerde konuşmacı ise o toplantıya katılıp sorduğun sorular ile fark yaratıp ilgi çekmeyi ve çıkışta asıl yanınıza onun gelmesini sağlamayı hiç düşündün mü?

*Bazı insanlar iş ortamından çok sosyal medyada artık daha çok yaşıyor ve üstelik bu mecralarda iş hayatındaki karizmayı yapmayı bırakıp hani biraz daha rahat olabiliyor ya? İş buralarda tanışmanın, paylaşımlarına yapacağın değerli övgü ve yorumlarla veya senin o kişinin ilgisini çekecek bir paylaşımla randevu koparmanın yolunu hiç denedin mi?

*Zaten telefonu açmayan ve kaybedecek belki birşeyin olmadığı bir müşteriye en azından biraz belki manipüle edici bir mesaj ile dikkat çekmeyi hatta seni onun aramasını sağladım de lütfen? "Abicim, bir kere daha telefonumu açmazsan valla kendimi intihar edeceğim, bıraktığım nota da suçlusu Ahmet Abi diyeceğim. Alt tarafı bi beş dakkanı rica ediyorum. Sonra varsın döverek kovarsın, bir küçük şans sadece:) Ne zaman geleyim? Çok sağol abicim. Saygılar."

*Size alıcı değilim diyen adamın eşine aslında çaktırmadan yaklaşıp; "Size bir teklifim var. Kocanızı 3 tişört almaya ikna etmeme yardımcı olursanız 3 alana 1 bedava olacak ve bedavayı da- normalde yok ama size özel olarak- bayan reyonundan kullandıracağım ve size çok yakışacağını düşündüğüm o gördüğünüz taşlı tişörtü hediye etmek kullandırmak istiyorum, ne dersiniz? Bana yardımcı olabilecek misiniz? :)

Sayısız örnek çoğaltılabilir. Üstelik bunların yazar tarafından denenmiş ve fayda görülmüş taktikler olduğunu söylesem baştaki fikrin acaba değişir mi?

Yani satıcı kardeşim, müdürüm, patronum, firmalar...

Diyorum ki az daha yaratıcı, azimli, inançlı, farklı, sabırlı, eğlenceli, espirili yepis yeni yollar denemeden neye istinaden yok efenim bizi ofisine kabul etmiyor, randevu vermiyor, telefonu açmıyor veya tezgahtarı kovuyor diyebiliyoruz?

Bırak yahu istedikten sonra ne olmaz ki? Yeter ki dürüstçe, etik yollarla, ürün ve hizmet ile ilgili bir yalan söylemeden, belki görüşmek istediğimiz karar vericinin farkında bile olmadığı gerçekten faydasına inandığımız elimizde sunacağımız bir şey olsun ve olay sadece karşı tarafın ön yargısını kırmaya iş kalsın...

Kim demiş satıcı giremez? Bal gibi evelallah her yere gireriz. Yeter ki yeterince merak ettirelim!

Yorumlar

  1. Murat Bey harika olmus.Farkindaligimi artirdiginiz belirtmek isterim.Yazilarinizin hepsi altın bilezik değerinde.Tesekkurler.

    YanıtlaSil
  2. Murat Bey harika olmus.Farkindaligimi artirdiginiz belirtmek isterim.Yazilarinizin hepsi altın bilezik değerinde.Tesekkurler

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

11 satın almacı + 1 satıcı = (12 KIZGIN ADAM*)

Peşin peşin söyleyelim: Başlığın sonundaki * 12 Kızgın Adam 'ın milli basketbol takımımız " 12 Dev Adam"la uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bu defa başlığın tamamını, ya da en azından eşittirden sonraki  "12 kızgın adam" kısmını işkembe-i kübradan ben de uydurmadım...;) Peki nedir öyleyse? 1957 yapımlı, başarılı aktör "Henry Fonda" 'nın başrol oynadığı, "12 Angry Man" filminin Türkçe adıdır. Dünyaca kabul gören, hemen hepimizin zaman zaman kullandığı sinema tanıtım/eleştiri forumlarından biri olan Imdb'de 10 üzerinden 9 puan almayı başaran ve "Shindler'in Listesi, Pulp Fiction (Ucuz Roman)" gibi efsane filmler arasında gösterilen bence başucu sinema eserlerinden biridir. Yapım yılından tahmin edeceğiniz üzere siyah beyaz çekim. Yaklaşık 1:20 dk civarında. Üstelik tamamen 1 odada geçip 12 insanın birbiri ile konuşmalarından ibaret ve görece çok sıkıcı olarak düşünülebilecek bir senaryosu olmasına rağmen en iyiler

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N

Bir çalışanınızı, ekip üyenizi veya varsa sizden alt kademe yöneticilerinizi demotive etmek mi istiyorsunuz?  Yetmedi mi? Ayrıca verimsizleştirmek ve sonunda hatta kaybetmek mi istiyorsunuz? Çok kolay! Hiiiç zorlanmaya, uzaklarda aramaya, kafa patlatmanıza gerek yok. Gelin ben size bedavaya anlatayım efenim. Lütfen bana 2dk. verin, okuyunuz. Yazıdan sonra da "yok ben demotive edemedim, sen de ne boş beleş adammışsın arkadaş!" diyen varsa "paranızı geri iade ediyorum. "demek isterdim istemesine; de biz yazıları kamu hizmeti olarak yazıyoruz, kusura kalmayınız. "Neyse geyiği bırak sadede gel diyorsunuz" duyar gibiyim, haklısınız. Ee, buyrunuz efendim... Bir kere işin başı en ağır eleştirilerinizi ekip arkadaşlarının yanında yapın. Hiç çekinmeyin, verin odunu. Fırçalayın gitsin...Ohhh misss... Hatta karşınızdakinin koca koca insanlar olduğunu unutup, ağzınızdan adeta tükürükler saçarak sık sık ota çöpe bağırabilmeniz de gerekir. Ohh, bir güzel rahat

DÜNYADA ORTAK DİL SİZCE HANGİSİDİR?

Hiç yabancı dilini bilmediğiniz ve ortak bir dil de konuşamadığınız bir ülkede çat pat da olsa bakkalı/marketi vs'si ile anlaşabildiğiniz ve yine de derdinizi anlatıp aç kalmadığınız durumlar oldu mu? Veya sevgilinizle romantik bir ortamda birbirinize bakarken adeta şiirlerdeki gibi sen sus da gözlerin konuşsun tadında bir kelime dahi etmeden bir sürü duyguyu anlattığınız ve saatlerce konuşmadan durup da milyon tane şey konuşmuş kadar olduğunuz durumlar? Ya da olumsuzunu düşünelim. Hayatımızda sözleri ile bize birşeyler söyleyip de yahu göz göre yalan söylüyor, adeta yalancılığı üstünden akıyor diye yorumladığımız kişilerle hiç mi karşılaşmadık? Bunların en az 1 tanesi herkesin hemen başına gelmiş ve hatta sürekli de gelebiliyordur. Çünkü kolaylıkla söyleyebiliriz ki iletişimde bedenimiz de konuşuyor. Uzmanların araştırmaları ve beden dilinin iletişimdeki etki gücüne baktığımızda da sözlerin etkisi ortalama %7 iken, beden dilinde ise %55 civarı bir etki gücü var. Muaz