Ana içeriğe atla

HAYALİN KATİLİ OLMA !


Bilirsiniz "herşey bir hayal ile başlar" derler. Kim söylemişse bence çok doğru söylemiş.

Neden mi?

Baktığımızda geçmişte büyük başarılar ve zaferlerin hep bir hayalin peşinden geldiğini görürüz. Dün de böyleydi, bugün de yarın da böyle olacak. Mesela Martin Luther King'in şarkılara ve birçok Tv programının fon müziğine konu olmuş "I have a dream" sözleri herkesin kulaklarında çınlıyordur diye tahmin ediyorum? Peki o hayalinden sonra neleri değiştirdi? Eminim birçoğumuz çok iyi biliyoruz lakin HAYAL KURMA ile  ilgili o küçük ama önemli doğruyu gerçek yaşamda çoğu zaman kulak arkası ederiz. O yüzden örneği gelin tekrar hep birlikte hatırlayalım.

Dünyanın hemen her yerinde şiddet karşıtı ve ırksal eşitlik görüşleriyle tanınan King; bu hayalinin peşinden giderek 1964 yılında Nobel Barış Ödülü'nü almaya hak kazanmıştır. Ayrıca, 1977 yılında, ölümünden 9 yıl sonra, eski ABD başkanı Jimmy Carter tarafından Başkanlık Özgürlük Ödülü'ne layık görülmüş ve şerefine Martin Luther King Günü kutlanmaya başlanmıştır. King'in en bilinen ve etkili konuşması "Bir Hayalim Var" dır. İşte herşey o küçük bir HAYAL den sonra başlamış çok net görülüyor.

Bir iş, bir eylem öncesi hayal kurmak beyinde inanılmaz bir enerji biriktirir. Bu hayatın her alanında olduğu gibi satış işinde de böyledir. Hayal kurarak beyinde biriken enerji, satışçıyı eyleme geçme ve geçtiği eylemde daha başarılı olmaya karşı MOTİVE eder. İşte bu motivasyon da planlama, randevu, görüşme , satış kapama ve satış sonrası her aşamada bizi daha çok bir de daha uzun dönemli satış yapmaya karşı daha farklı,  daha etkili davranışlara karşı bizi tetikler. O davranışlar da kaçınılmaz bir şekilde çoğu zaman bizi daha yüksek satış başarılarına sürükler.

Bir önceki yazımızı hatırlayın. Ne demiştik? "Satışın  %90'ı Motivasyon"dur !  Tabii ki motive ol başka birşey yapma demiyorum. Bu iddiamla aslında motive olmazsan bilgi de, hazırlık da düşük enerjili kalır ve ya başarısız olursun ya da yapabileceğinden çok küçük sonuçlara tamah etmek zorunda kalırsın. O yüzden
böyle büyük bir iddia da bulunuyorum. Motivasyon olmadan gelen bir satışın içimizdeki gerçek gücün çok çok küçük bir kısmını ortaya koyabilir. Bilgi, deneyim, çevre vb tüm etkenler motivasyon ile gerçek etkisine sahip olabilir. O nedenle önce hayal kurmak satış işinde en önemli gücümüz olan motivasyonu sağlar. Adeta karlı havalarda bile motoru dondurmayan antifiriz gibidir. 

Lütfen HAYAL KATİLİ olmayın! Neden ve nasıl dediğinizi duyar gibi oluyorum. Satışçılar da hep zihinsel kısıtlar olur, bilirsiniz. " Bu bölgede bu ürün satılmaz!",  " hizmet satmak çok zordur o yüzden başarısız oluyorum." , " ben yapılabilecek herşeyi yaptım!" , " aslında o mala müşterinin ihtiyacı yokmuş." , " biz çok pahalıyız o yüzden satamıyorum." ,  " bu hedef zaten tuttturulamaz!" vb. milyon tane içsel ters motivasyon balonu beynimizde döner ve satışçılar arasında öğle yemekli kaçamaklarda konu olur. Yöneticilere de bu dertleri yanarız. Unutmayın düşünceler söze, sözler eyleme ve o da uzun dönemli davranışa dönüşür. Dolayısıyla neredeyse %90 etkiye sahip Motivasyon silahını satış savaşında ellerimizle bırakmış veya rakibe vermiş oluruz.

Bazen bu hayal katili kendimiz olmayabiliriz. Çevremizden, zaten motivasyonsuz olan ya da kötü rekabet içinde olan ekip arkadaşlarımızdan, ailemiz, çevremiz, rakiplerimiz ve müşterilerimizden de olabilir. Hatta belki aynı enerji ve motivasyona sahip olmayan yöneticilerimiz bile evet yanlış duymadınız bazen satış müdürlerimiz bile HAYAL KATİLİ olabilir. Ne yani oturup onları dinleyip başarısız mı olalım? Yoksa herşey rağmen kendi olumlu iç sesimizi mi dinleyip kimseye ihtiyaç duymadan motive mi olalım?

Sizi bilmem ama ben %10 başarıya tamah edecek ve az prim kazanacak kadar zengin değilim. O yüzden %90'lık bir etkiye sahip İNANMAK, ENERJİ ve MOTİVASYON kavramlarının gücüne inanıyor ve hem kendi iç sesimin hem de dış etkenlerin hayal katilim olmasına izin vermiyor ve her yıl, her çeyrek hatta her müşteri ziyaretinden önce daha iyiyi elde edebilmek ve daha çok satabilmek için kendimi motive etmeye çalışıyorum ve hep de böyle olacağıma inanıyorum.

Ne yani "İyilik Yap İyilik Bul " filmindeki ana karakter küçük bir ilkokul çocuğu kadar olamayacakmıyız? Bence oluruz. Yeter ki isteyelim. Dünyayı değiştirmek gerekmez, iyi satmak ve hedefleri tutturmak için güç içimizde, bizde.

Yeter ki HAYAL KURALIM ve HAYAL KATIİLİ OLMAYALIM !!!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

11 satın almacı + 1 satıcı = (12 KIZGIN ADAM*)

Peşin peşin söyleyelim: Başlığın sonundaki * 12 Kızgın Adam 'ın milli basketbol takımımız " 12 Dev Adam"la uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bu defa başlığın tamamını, ya da en azından eşittirden sonraki  "12 kızgın adam" kısmını işkembe-i kübradan ben de uydurmadım...;) Peki nedir öyleyse? 1957 yapımlı, başarılı aktör "Henry Fonda" 'nın başrol oynadığı, "12 Angry Man" filminin Türkçe adıdır. Dünyaca kabul gören, hemen hepimizin zaman zaman kullandığı sinema tanıtım/eleştiri forumlarından biri olan Imdb'de 10 üzerinden 9 puan almayı başaran ve "Shindler'in Listesi, Pulp Fiction (Ucuz Roman)" gibi efsane filmler arasında gösterilen bence başucu sinema eserlerinden biridir. Yapım yılından tahmin edeceğiniz üzere siyah beyaz çekim. Yaklaşık 1:20 dk civarında. Üstelik tamamen 1 odada geçip 12 insanın birbiri ile konuşmalarından ibaret ve görece çok sıkıcı olarak düşünülebilecek bir senaryosu olmasına rağmen en iyiler

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N

Bir çalışanınızı, ekip üyenizi veya varsa sizden alt kademe yöneticilerinizi demotive etmek mi istiyorsunuz?  Yetmedi mi? Ayrıca verimsizleştirmek ve sonunda hatta kaybetmek mi istiyorsunuz? Çok kolay! Hiiiç zorlanmaya, uzaklarda aramaya, kafa patlatmanıza gerek yok. Gelin ben size bedavaya anlatayım efenim. Lütfen bana 2dk. verin, okuyunuz. Yazıdan sonra da "yok ben demotive edemedim, sen de ne boş beleş adammışsın arkadaş!" diyen varsa "paranızı geri iade ediyorum. "demek isterdim istemesine; de biz yazıları kamu hizmeti olarak yazıyoruz, kusura kalmayınız. "Neyse geyiği bırak sadede gel diyorsunuz" duyar gibiyim, haklısınız. Ee, buyrunuz efendim... Bir kere işin başı en ağır eleştirilerinizi ekip arkadaşlarının yanında yapın. Hiç çekinmeyin, verin odunu. Fırçalayın gitsin...Ohhh misss... Hatta karşınızdakinin koca koca insanlar olduğunu unutup, ağzınızdan adeta tükürükler saçarak sık sık ota çöpe bağırabilmeniz de gerekir. Ohh, bir güzel rahat

DÜNYADA ORTAK DİL SİZCE HANGİSİDİR?

Hiç yabancı dilini bilmediğiniz ve ortak bir dil de konuşamadığınız bir ülkede çat pat da olsa bakkalı/marketi vs'si ile anlaşabildiğiniz ve yine de derdinizi anlatıp aç kalmadığınız durumlar oldu mu? Veya sevgilinizle romantik bir ortamda birbirinize bakarken adeta şiirlerdeki gibi sen sus da gözlerin konuşsun tadında bir kelime dahi etmeden bir sürü duyguyu anlattığınız ve saatlerce konuşmadan durup da milyon tane şey konuşmuş kadar olduğunuz durumlar? Ya da olumsuzunu düşünelim. Hayatımızda sözleri ile bize birşeyler söyleyip de yahu göz göre yalan söylüyor, adeta yalancılığı üstünden akıyor diye yorumladığımız kişilerle hiç mi karşılaşmadık? Bunların en az 1 tanesi herkesin hemen başına gelmiş ve hatta sürekli de gelebiliyordur. Çünkü kolaylıkla söyleyebiliriz ki iletişimde bedenimiz de konuşuyor. Uzmanların araştırmaları ve beden dilinin iletişimdeki etki gücüne baktığımızda da sözlerin etkisi ortalama %7 iken, beden dilinde ise %55 civarı bir etki gücü var. Muaz