Ana içeriğe atla

Satış ve Pazarlama Mesleklerinde Çalışanlar! Mahalle Bakkal'ından Öğrenecek Çok Şeyimiz Var.

Ön yargı gömleğini üzerimizden çıkarmaya çalışarak hadi birlikte bir düşünelim  çevremizdeki işyerlerini, kişileri, işletmeleri...Sizce birçoğumuzun adını sadece televizyon reklamlarından duyduğu MİY (müşteri ilişkileri yönetimi, ingilizce tabiriyle CRM/customer relations management) ve hatta bazı şirketlerde müşteri memnuniyeti ya da müşteri deneyim yönetimi de denilen ve farklılık, toplam müşteri tatmini gibi önemli katkıları pazarlama fonksiyonuna sunan pazarlama destek sistemini en iyi uygulayan işletme(ler), kişi(ler), kurum(lar) vb. hangisi(leri) ya da kim(ler)dir? Cevaplarınızı duyar gibi oluyorum: "A işletmesi, B kurumu, C kişisi..." Fakat benim bu konuda verdiğim cevap tıpkı başlığımızdaki gibi biraz size ilginç, farklı hatta saçma gelebilir ilk başta. Bu yüzden bu yazı boyunca başta da dediğim üzere önyargıyı bir kenara bırakıp okumaya devam edelim.

Bana göre en iyi MİY uygulayıcısı sıkı durun söylüyorum: "Mahalle bakkalımız"dır.

Evet yanlış duymadınız, bizi yani müşterisini en iyi tanıyan onlardır. Bu kanıya nereden mi vardım? Gelin isterseniz müşteri ilişikileri ya da memnuniyeti yönetmenin en önemli konusu olan (müşteriyi yakından tanıma,müşteri hareketlerini bilme, müşteriyi araştırma, müşteri ile sıkı ve düzenli ilişkiler kurma vb...)mahalle bakkalımızın kısmen bilerek kısmen de bilmeyerek ve tamamen pratiğe dayalı MİY'imsi uygulamalarını karşılaştıralım. Tabii ki bu yaptığımız bu gözlem bilimsellikten uzak ufak bir çıkarsama olacaktır.

Herkesi Yakından Tanıma
Müşteri Hareketleri Bilme
Müşteriyi Araştırma
Müşteri ile Yakın İlişkiler Kurma
-  Ne O ... Bey ayağınız kesildi hayrola?!
-  ...Hanım haftada bir muhakkak yarım kilo un alır!
-  Neden artık alışverişi buradan yapmıyor?
-  Bayram ziyaretlerine gidilir.
-  Ooo bu akşam ziyafet var galiba??
-  Bu hafta sadece içki aldı meze almadı!
-  Şu ürünü bizden almıyorsa kimden alıyor peki?
-  Alışveriş kesilince sorar öğrenir!
-  ...Bey'de borcunu ödemedi ne oldu acaba?
-  Aldığı peyniri de iade etti hay Allah?
-  Müşteri çeteleleri    tutulur bir bir..
-  Müşteri ile dost ilişkisi kurulur.
-  Bak oğlan büyüdü de tek başına geliyor artık?
-  Geçtiğimiz gün aldığı oyuncak elinde yok artık yeni mi almış çocuğa?
-  Kızınız da evlenmiş hayırlı olsun ...Teyze!
-  Müşterinin yedi sülalesi hakkında gelişmelerden haberdar olunur.
-  Büyük kız daha fazla çikolata alıyor!

-  Veresiye defteri de tutulur.
-  Veresiye defteri ile müşteriye avantaj yaratılır.


-  100 müşteri varsa her biri tek tek tanınır.
-  Güleryüz eksik olmaz.

Şimdi biraz olsun bana hak verdiniz mi? Peki bakkal amca bunları niçin yapıyor? Tabii ki daha çok ve sürekli satmak istiyor.

Gelelim satış işine. Satış işinde çalışanların da belli bir portföyü yok mu? Belli hedefler, belli bütçe ve gelir vb? Yani her satışçıyı ya da satış müdürünü küçük bir ticari işletmeye benzetebilir miyiz? Amacımız sürekli ve daha çok satmak değil mi? Her müşteriye aynı şeyi, aynı şekilde satabilir miyiz? Müşterilerimiz her geçen gün daha çok kendini özel hissetmek istemiyor mu?
Toplum olarak daha çok yakın ilişkide olduğumuz insanla alışveriş yapmak istemez miyiz? Müşteriyi tanıma, segmente etme sadece pazarlama ekibinin işi mi?

O zaman mahalle bakkalımızdan, hatta herkesten öğrenecek çok şeyimiz olduğunu düşünüp - yaptığımız yetmez!- daha fazla gözlemlemeye, araştırmaya, müşterimizi daha iyi tanımaya başlamak fena olmaz, ne dersiniz?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N

Bir çalışanınızı, ekip üyenizi veya varsa sizden alt kademe yöneticilerinizi demotive etmek mi istiyorsunuz?  Yetmedi mi? Ayrıca verimsizleştirmek ve sonunda hatta kaybetmek mi istiyorsunuz? Çok kolay! Hiiiç zorlanmaya, uzaklarda aramaya, kafa patlatmanıza gerek yok. Gelin ben size bedavaya anlatayım efenim. Lütfen bana 2dk. verin, okuyunuz. Yazıdan sonra da "yok ben demotive edemedim, sen de ne boş beleş adammışsın arkadaş!" diyen varsa "paranızı geri iade ediyorum. "demek isterdim istemesine; de biz yazıları kamu hizmeti olarak yazıyoruz, kusura kalmayınız. "Neyse geyiği bırak sadede gel diyorsunuz" duyar gibiyim, haklısınız. Ee, buyrunuz efendim... Bir kere işin başı en ağır eleştirilerinizi ekip arkadaşlarının yanında yapın. Hiç çekinmeyin, verin odunu. Fırçalayın gitsin...Ohhh misss... Hatta karşınızdakinin koca koca insanlar olduğunu unutup, ağzınızdan adeta tükürükler saçarak sık sık ota çöpe bağırabilmeniz de gerekir. Ohh, bir güzel rahat...

3 KURUŞA 5 KÖFTE OLUR mu?

" Bu araba beni kesmez, en kralını isterim. Vitesi otomatik olsun, ilk kullanan ben olayım yani yeni olsun işte. Rengi de lütfen beyaz olsun.Yakıt limiti de neymiş. Sınırsız olsun tamam mı? Araç takipli araç ta ne oluyor? Bana güvenmiyor musunuz? Hayatta kabul edemem!" " Telefon mu veriyorsunuz? Yetmez! Ben akıllı telefon isterim. Sınırsız internet, bol SMS, tabii ki limitsiz görüşme olması lazım. Sahi kuzum hangi marka/model cihaz veriyorsunuz? Cihaz da benim mi oluyor?" " Ne yani laptop verince birşey mi oluyor? Onu zaten vermek zorundasınız, siz tabletten haber verin?" " Ne zaman beni yönetici, müdür hatta genel müdür yaparsınız? 3 aydır çalışıyorum, e hadi? " Ssk, özel sağlık ferdi kaza, hayat sigortası, BES hepsi var ve başlangıçta yapılıyor değil mi? " Daha fazla yetki ve sorumluluk isterim, alabilecek miyim?" " Hafta sonu çalışma olmasın, mesai olmasın, olursa da ek ücret olsun velhasıl kelam aslında az iş ama ço...

11 satın almacı + 1 satıcı = (12 KIZGIN ADAM*)

Peşin peşin söyleyelim: Başlığın sonundaki * 12 Kızgın Adam 'ın milli basketbol takımımız " 12 Dev Adam"la uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bu defa başlığın tamamını, ya da en azından eşittirden sonraki  "12 kızgın adam" kısmını işkembe-i kübradan ben de uydurmadım...;) Peki nedir öyleyse? 1957 yapımlı, başarılı aktör "Henry Fonda" 'nın başrol oynadığı, "12 Angry Man" filminin Türkçe adıdır. Dünyaca kabul gören, hemen hepimizin zaman zaman kullandığı sinema tanıtım/eleştiri forumlarından biri olan Imdb'de 10 üzerinden 9 puan almayı başaran ve "Shindler'in Listesi, Pulp Fiction (Ucuz Roman)" gibi efsane filmler arasında gösterilen bence başucu sinema eserlerinden biridir. Yapım yılından tahmin edeceğiniz üzere siyah beyaz çekim. Yaklaşık 1:20 dk civarında. Üstelik tamamen 1 odada geçip 12 insanın birbiri ile konuşmalarından ibaret ve görece çok sıkıcı olarak düşünülebilecek bir senaryosu olmasına rağmen en iyiler...