Ana içeriğe atla

İŞ'te ÇAĞIN HASTALIĞI ?

Ben tıp doktoru değilim. O nedenle tabii ki sağlık konusunda tıbbi bir yazı kaleme alma niyetinde değilim. Zaten haddime de olmadığını düşünüyorum. Sadece iş hayatında bize ufacık da olsa bir katkısı olur mu düşüncesinden hareketle iş ilişkilerimizin basit bir röntgenini çekmeye çalışacağım. Umarım başarılı olurum.

Lütfen sadece arkanıza yaslanın ve iş hayatınızı bir düşünün. Son zamanlarda sizi en çok kızdıran, sinirlendiren ve de çileden çıkaran şeyler nelerdir? Birçok can sıkıcı şey sayılabilir, evet mümkündür. Katılır mısınız bilmem. bence günümüzde iş dünyasın içinde çağın hastalığı olarak da nitelendirebileceğimiz bir durum da;  ulaşılamaz olma, geri dönüş yapmamayı adet haline getirmektir diyebilir miyiz?

Çok basit bir şey gibi gelebilir ama virüs gibi yayılmaya başlamadı mı? Ne gibi durumlar var mesela, hadi göz atalım mı?

Bir satın almacı, satın alan bir kurum ya da kişisiniz. Bir şey satan bir satıcı, müşteri temsilcisi ya da şirket ile görüşme yaptınız. Bir teklif istediniz, indirim ve özel koşullar da.. Ee, pazarlık sünnettendir felsefesi ile büyüyen bir toplumdayız. Bundan doğalı da yok. Buraya kadar güzel de teklifi aldıktan sonra üzerinden çok zaman geçmesine rağmen adeta kapı duvar oldunuz. Tanıdık geldi mi? Tenezzül edip bir dönüş bile yapmıyorsunuz.

Arkadaşım, benden almak zorunda değilsin de en azından harcattığın emeğe saygı gösterip ufacık bir mesaj göndermek, başkasından aldıysan ya da vazgeçtiysen de cesurca bunu söylemek bu kadar zor mu? Peki hep satın alan tarafta mı olacaksın? Senin şirketin, organizasyonun da başka birine bir şey satmıyor mu? Aynı şey sana yapılsa ne hissedersin? Ya da bulunduğun konumda ve işe kazık mı çaktın? Dünya aslında küçük. Ya dengeler değişir o saygı göstermediğin kişiye bir gün senin işin düşerse?

Satış veya müşteri temsilcisisiniz. Müşteriniz yana yakıla sizi arıyor. Belli ki size ihtiyacı var. Başka müşterinizde o an toplantıda olabilirsiniz eyvallah da telefonuna ya da e-posta hesabına teknolojinin nimetlerinden azıcık faydalanıp otomatik yanıt koymak, o anki toplantıdan 5 saniye izin isteyip telefonu açıp geri arayacağını söylemek ve kapatmak, açamadığını ve bilmem kaç dakika/saat sonra dönebileceğinizi gösteren kısacık bir mesaj yazmak, hepsini geçtim çıkışta özür dileyip kısa bir telefon etmek neyinizi bozar? Takip ettiğiniz bir iş varsa sizi birinin dürtmesini beklemeden bilgi vermek, döneceğiniz cevap olumsuz da olsa veya sizi müşteriniz şikayet için de arasa cesurca açmak elinize mi yapışır? Açmadığınız her telefon size yol, su, elektrik olarak dönmeyecek mi? Müşteri şikayeti, müşterini rakibe kaptırmak veya tekrar birşey satamamak hatta başka potansiyel müşterilerine de olumsuz referans olarak gitmesine ne diyorsun?

Bir organizasyonda çalışansınız. Sizden bir iş bekleyen, ya da rapor bekleyen bir iş arkadaşınız var. Bazen de nedensiz senin yardımına ihtiyacı olan biri de olabilir. Ne yani şimdi senden biri birşey bekleyince veya sana ihtiyacı olunca illa bir tarafın mı kalkması gerekir? Ya bir gün senin ona işin düşerse? Ya o kişi senden daha önce yükselir de bir gün üstün ya da direkt yöneticin olursa ne halt yemeyi düşünüyorsun? Veya bir proje veya konuda o raporu alacak taraf siz olursanız ve aynı şekilde hiçbir şekilde daha önce dönmediğiniz kişiye bu defa siz ulaşamasnız veya saygısızca size dönmese ne hissedersiniz? Hadi o an yoğunsunuz, hiç mi uygun olamadınız? Hiç olmazsa açıp yardım edemeyeceğini ya da istemediğini söyleyip saygı göstermek ve cesaret göstermek niye bu kadar zor? Bu kadar mı yoğunsunuz? Sanırsınız şirketlerde herkes sio. Buradan o arkadaşlara seslenelim. Hadi oradan, sio.......

İş verensiniz ya da iş görüşmecisiniz. Bir aday çağırdınız. Görüştünüz, zamanından çaldınız. Emek harcattınız ve görüşme sonunda tenezzül edip de bir dönüş bile yapmadınız. Elinize ne geçti? Büyük mü oldunuz? Emin olun marka imajınız çok olumsuz etkileniyor. Ayrıca bir gün iş arayan siz de olursunuz, unutmayın! Kim bulunduğu yere çivi çakıyor? Koca koca şirketler batıyor, ne yöneticiler bir gün kapı önünde kendini buluyor ve ik'cılar da bir gün iş arayan konumunda olabiliyor? O gün ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Unutmayalım. Gün olur devran döner, keser döner, sap döner diye halk arasında bir söz vardır. Hepsini geçtim - tabii ki küfürü desteklemiyoruz ama illa ki karşılaşılan bir durum- ahh be kardeşim küfür yemek bu kadar mı hoşuna gidiyor ?


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

11 satın almacı + 1 satıcı = (12 KIZGIN ADAM*)

Peşin peşin söyleyelim: Başlığın sonundaki * 12 Kızgın Adam 'ın milli basketbol takımımız " 12 Dev Adam"la uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bu defa başlığın tamamını, ya da en azından eşittirden sonraki  "12 kızgın adam" kısmını işkembe-i kübradan ben de uydurmadım...;) Peki nedir öyleyse? 1957 yapımlı, başarılı aktör "Henry Fonda" 'nın başrol oynadığı, "12 Angry Man" filminin Türkçe adıdır. Dünyaca kabul gören, hemen hepimizin zaman zaman kullandığı sinema tanıtım/eleştiri forumlarından biri olan Imdb'de 10 üzerinden 9 puan almayı başaran ve "Shindler'in Listesi, Pulp Fiction (Ucuz Roman)" gibi efsane filmler arasında gösterilen bence başucu sinema eserlerinden biridir. Yapım yılından tahmin edeceğiniz üzere siyah beyaz çekim. Yaklaşık 1:20 dk civarında. Üstelik tamamen 1 odada geçip 12 insanın birbiri ile konuşmalarından ibaret ve görece çok sıkıcı olarak düşünülebilecek bir senaryosu olmasına rağmen en iyiler

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N

Bir çalışanınızı, ekip üyenizi veya varsa sizden alt kademe yöneticilerinizi demotive etmek mi istiyorsunuz?  Yetmedi mi? Ayrıca verimsizleştirmek ve sonunda hatta kaybetmek mi istiyorsunuz? Çok kolay! Hiiiç zorlanmaya, uzaklarda aramaya, kafa patlatmanıza gerek yok. Gelin ben size bedavaya anlatayım efenim. Lütfen bana 2dk. verin, okuyunuz. Yazıdan sonra da "yok ben demotive edemedim, sen de ne boş beleş adammışsın arkadaş!" diyen varsa "paranızı geri iade ediyorum. "demek isterdim istemesine; de biz yazıları kamu hizmeti olarak yazıyoruz, kusura kalmayınız. "Neyse geyiği bırak sadede gel diyorsunuz" duyar gibiyim, haklısınız. Ee, buyrunuz efendim... Bir kere işin başı en ağır eleştirilerinizi ekip arkadaşlarının yanında yapın. Hiç çekinmeyin, verin odunu. Fırçalayın gitsin...Ohhh misss... Hatta karşınızdakinin koca koca insanlar olduğunu unutup, ağzınızdan adeta tükürükler saçarak sık sık ota çöpe bağırabilmeniz de gerekir. Ohh, bir güzel rahat

DÜNYADA ORTAK DİL SİZCE HANGİSİDİR?

Hiç yabancı dilini bilmediğiniz ve ortak bir dil de konuşamadığınız bir ülkede çat pat da olsa bakkalı/marketi vs'si ile anlaşabildiğiniz ve yine de derdinizi anlatıp aç kalmadığınız durumlar oldu mu? Veya sevgilinizle romantik bir ortamda birbirinize bakarken adeta şiirlerdeki gibi sen sus da gözlerin konuşsun tadında bir kelime dahi etmeden bir sürü duyguyu anlattığınız ve saatlerce konuşmadan durup da milyon tane şey konuşmuş kadar olduğunuz durumlar? Ya da olumsuzunu düşünelim. Hayatımızda sözleri ile bize birşeyler söyleyip de yahu göz göre yalan söylüyor, adeta yalancılığı üstünden akıyor diye yorumladığımız kişilerle hiç mi karşılaşmadık? Bunların en az 1 tanesi herkesin hemen başına gelmiş ve hatta sürekli de gelebiliyordur. Çünkü kolaylıkla söyleyebiliriz ki iletişimde bedenimiz de konuşuyor. Uzmanların araştırmaları ve beden dilinin iletişimdeki etki gücüne baktığımızda da sözlerin etkisi ortalama %7 iken, beden dilinde ise %55 civarı bir etki gücü var. Muaz