Ana içeriğe atla

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N (iki)

Hep merak etmişimdir: Demotivatörlük sadece yöneticiler, patronlar, müdürlere has bir meziyet mi? Ne yani, çalışan kesimi de bu çok özel beceriye sahip olamaz mı? Eğer olabiliyorsa bunun için ne yapması lazım?

Herşeyin başında öncelikle müdür/ yönetici de bir insan diyenlere inat onun bir android (evreni ele geçirmesinden korkulup üzerine çokça film,roman hitaf edilmiş insansı robotlar:) olduğu gerçeğini iyi özümseyeceksin. Bunu kabullenmezsen, diğer şeylerin de pek önemi olmayabilir, bizden söylemesi.

Hal böyleyken sorarım sana. Bir makinenin bir çalışan gibi insani duyguları, ihtiyaçları olabilir mi? Velev ki boyu benzedi diye işlevi de aynı mı olacak? :) Koca bir hayırrrr.!  O halde niye ekip için ya da senin için yaptığı iyi şeylerde ona teşekkür edesin, arada bir onu övesin ki? Bu zaten onun görevi değil mi? Üstelik pohpohlayınca ya o yumuşacık yerleri iyice bulutların üstüne çıkarsa?

Öte yandan düşüyorsa da kendi kalksın, sanane?! Bir üstüyle, patronla ters düştüğünde, bazen tökezlediğinde, çok ağır hedeflerden veya size pek yansıtmadığı adeta yukarılarda esen sert rüzgarlardan yorgun düştüğünde ve belki yönetici olarak gururdan belki de size zayıf görünmemek için size anlatmadığı gündemleri  olduğunu tahmin ettiğiniz ya da hissettiğiniz durumlarda sakın sakın onu konuşturup, dertleşip rahatlatmaya ve kendini açmasına yardımcı olma! Arkadaş, sen lider/ yönetici psikoloğu musun? Tonlarca para kazanıyor yöneticin, çok istiyorsa psikoloğa gitsin, değil mi? Ya da sarı kantaron çayı içsin. Boks sporu ile ilgilensin. Ne bileyim işte ne yaparsa yapsın.

Offf hadi ama bu laf çok demode oldu. "Kol kırılır yen içinde kalır." Toplantıda size güvenerek de olsa, sizi korumak için de olsa hatta bazen insani zaaflarla veya konuşma ihtiyacından da olsa her ne amaçla olursa olsun size anlattığı bazı kayıt dışı söylemleri, konuşmaları, yorumları ve gözlemleri, hele de ona dair öğrendiğiniz tüm özelini her ne varsa toplantıdan daha çıkar çıkmaz başkalarına, başka ekiplere anında yetiştirmeniz lazım. Her ne olursa olsun, magazin niteliğinde olan bu kamusal bilgiler herkesten gizli mi kalsın, sizin içinizde mi patlasın? Anlatın gitsin. Ohh rahatladın mı? Hiç bir şey yapamazsan üst yönetime ispiyonculuk yap, o da kafi.

Bir insanı demotive etmenin en iyi silahlarından biri de güvenini kaybederek olur. O halde hadi gözünün içine baka baka yalan söyleyin. Vurdu gol olduuuu! Arkasından da konuşun. Çekinmeyin, çekinmeyin hadi kandırmaya çalışın. Ne de olsa o saf ya, robot ya. Hem belki anlamaz safım;)

Çalışmayın, kaytarın, iş yavaşlatın. Mis! Ne yani gidip şimdi  utanmadan şöyle mi diyeceksin: " Müdürüm, ben kendimi iyi hissetmiyorum. Şu nedenle bugün beni hoşgör, yarın bomba gibi çalışıp telafi ederim." Bıt bıt bıt...O da sana insanlık mı gösterecek? Hayatta yapmaz. Sen en iyisi her şeyi sinsice ve gizlice yap.

İnisiyatif alma gibi süslü plaza jargonlarına aman karnın hep tok olsun. Sana iş kilitlemenin kibarcası, evladım hala anlamadın mı? Bırak da başkası yapsın. O da olmuyorsa her işi müdür yapsın. Bunun için para almıyor mu? Pirimin de gözüne vurmuştur bak. Offf kimbilir ne maaş alıyordur off?

İnsan olarak arada bir ve gerçekten öyle olduğunda değil de sürekli zam, terfi istemek lazım. Hedeflerin yüksekliğinden de sürekli ama sürekli dem vurmak* gerekiyor. 
*Bkz. "hayatta bu hedef tutmaz, kimse yapamaz, bu iş baştan bitmiş, bu ürün satılmaz, rakipler çok ucuz vs." 
Ağlamayana meme vermezler, sen bilmiyor musun? Sabah akşam çalışmak yerine ağla, kafasının etini ye ki istediğini elde edebilesin. Ağlak çalışan olarak karşı tarafı demotive ederek amacına ulaşmak daha kolay mıymış?

Tabiri caizse ocağın altını kısar gibi inanç, enerji, motivasyon musluklarını kıs kısabildiğin kadar. Sürekli somurtarak, inanmayarak ortalarda hep dur ki senden daha fazla iş çıktıları istenmesin. Yoksa nasıl olsa bu yapar diye ne me lazım sana patlamasın. Yani kendini sürekli zehirlemek gerekiyor. Yeterli mi? Tabii ki de değil dostum. Çevreni ve ekip arkadaşlarını da zehirlemek için ne yaparsan yap ekip arkadaşlarının için de yap diye sana hiç öğretmediler mi? Tamaaam. Şimdi zehir gibi bir çalışan oldun işte;)

Evet evet, sık sık toplantıları sabote etmek de gerekiyor. Hep bir tartışma ortamı yaratmak, ekip üyeleri ile öyle fazla yüz göz olmamak en iyisi. Yoksa yüz verirse astar isterler hatta tepene s...rlar, bunu sakın aklından çıkarma! Yöneticinle de ota b..a tartıştın mı yeme de yanında yat durumu;)

Sana dokunmayan yılan da bin yıl yaşasın. Ekip için, müdürün için faydalı ve önemli olan bir bilgiyi, öğrendiğiniz önemli bir konuyu veya gündemi kendinize saklayın. Sizin olan şeyi paylaşmak zorunda mısınız? Sizin ya işte keyfinize kalmış.

"İyi çalışan, yöneticisini iyi yönetebilendir." Allah'ını seversen sen bu söze gerçekten inanıyor musun? Yönetmek, liderlik gibi şeyler sadece müdürlere/yöneticilere özgü kavramlar değil midir? Hem zaten yönetmeyi bilsen müdürün yerinde sen olmaz mıydın?

Bunların tek bir tanesini, nadiren ya da bir kere yapmış olmak yeterli mi? Anlık motivasyon kırmak için evet. Amaaa gerçek bir demotivatör olmak istiyorsan bunların neredeyse tamamını ve sürekli bir şekilde uygulayabilmek çok mu çok önemli. Yoksa bunları yapmadığın takdirde belki ya kovulursan veya yerine başkası terfi ederse o zaman ne olacak?

Patronlar, yöneticiler ve İK'cılar. Sırf tabiri caizse iyi yalayan ve ekip için, o işyeri için gerçek bir motivasyon kırıcıları işe alın ya da işte tutmaya devam edin ki sizin de demotivasyon çorbasında biraz daha tuzunuz olsun!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

D-E-M-O-T-İ-V-A-S-Y-O-N

Bir çalışanınızı, ekip üyenizi veya varsa sizden alt kademe yöneticilerinizi demotive etmek mi istiyorsunuz?  Yetmedi mi? Ayrıca verimsizleştirmek ve sonunda hatta kaybetmek mi istiyorsunuz? Çok kolay! Hiiiç zorlanmaya, uzaklarda aramaya, kafa patlatmanıza gerek yok. Gelin ben size bedavaya anlatayım efenim. Lütfen bana 2dk. verin, okuyunuz. Yazıdan sonra da "yok ben demotive edemedim, sen de ne boş beleş adammışsın arkadaş!" diyen varsa "paranızı geri iade ediyorum. "demek isterdim istemesine; de biz yazıları kamu hizmeti olarak yazıyoruz, kusura kalmayınız. "Neyse geyiği bırak sadede gel diyorsunuz" duyar gibiyim, haklısınız. Ee, buyrunuz efendim... Bir kere işin başı en ağır eleştirilerinizi ekip arkadaşlarının yanında yapın. Hiç çekinmeyin, verin odunu. Fırçalayın gitsin...Ohhh misss... Hatta karşınızdakinin koca koca insanlar olduğunu unutup, ağzınızdan adeta tükürükler saçarak sık sık ota çöpe bağırabilmeniz de gerekir. Ohh, bir güzel rahat...

3 KURUŞA 5 KÖFTE OLUR mu?

" Bu araba beni kesmez, en kralını isterim. Vitesi otomatik olsun, ilk kullanan ben olayım yani yeni olsun işte. Rengi de lütfen beyaz olsun.Yakıt limiti de neymiş. Sınırsız olsun tamam mı? Araç takipli araç ta ne oluyor? Bana güvenmiyor musunuz? Hayatta kabul edemem!" " Telefon mu veriyorsunuz? Yetmez! Ben akıllı telefon isterim. Sınırsız internet, bol SMS, tabii ki limitsiz görüşme olması lazım. Sahi kuzum hangi marka/model cihaz veriyorsunuz? Cihaz da benim mi oluyor?" " Ne yani laptop verince birşey mi oluyor? Onu zaten vermek zorundasınız, siz tabletten haber verin?" " Ne zaman beni yönetici, müdür hatta genel müdür yaparsınız? 3 aydır çalışıyorum, e hadi? " Ssk, özel sağlık ferdi kaza, hayat sigortası, BES hepsi var ve başlangıçta yapılıyor değil mi? " Daha fazla yetki ve sorumluluk isterim, alabilecek miyim?" " Hafta sonu çalışma olmasın, mesai olmasın, olursa da ek ücret olsun velhasıl kelam aslında az iş ama ço...

11 satın almacı + 1 satıcı = (12 KIZGIN ADAM*)

Peşin peşin söyleyelim: Başlığın sonundaki * 12 Kızgın Adam 'ın milli basketbol takımımız " 12 Dev Adam"la uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bu defa başlığın tamamını, ya da en azından eşittirden sonraki  "12 kızgın adam" kısmını işkembe-i kübradan ben de uydurmadım...;) Peki nedir öyleyse? 1957 yapımlı, başarılı aktör "Henry Fonda" 'nın başrol oynadığı, "12 Angry Man" filminin Türkçe adıdır. Dünyaca kabul gören, hemen hepimizin zaman zaman kullandığı sinema tanıtım/eleştiri forumlarından biri olan Imdb'de 10 üzerinden 9 puan almayı başaran ve "Shindler'in Listesi, Pulp Fiction (Ucuz Roman)" gibi efsane filmler arasında gösterilen bence başucu sinema eserlerinden biridir. Yapım yılından tahmin edeceğiniz üzere siyah beyaz çekim. Yaklaşık 1:20 dk civarında. Üstelik tamamen 1 odada geçip 12 insanın birbiri ile konuşmalarından ibaret ve görece çok sıkıcı olarak düşünülebilecek bir senaryosu olmasına rağmen en iyiler...